İYİ Parti Adayları Perpa’yı Ziyaret etti
İYİ Parti Adayları Perpa’yı Ziyaret etti
İYİ Parti Adayları Perpa’yı Ziyaret etti. 4 Haziran 2018 Pazartesi günü saat 14:00’de İyi Parti Genel BaşkanYardımcısı Profesör Doktor Ümit ÖZDAĞ, 2. Bölge Milletvekili Adayı Binnur KARADAĞLI ve Şişli İlçe Başkanı Ahmet ÜNAL Perpa Ticaret Merkezi’ni ziyaret ettiler.
İYi Parti Başkan Yardımcısı Profesör Doktor Ümit ÖZDAĞ, 2. Bölge Milletvekili Adayı Binnur KARADAĞLI ve ve Şişli İlçe Başkanı Ahmet ÜNAL, Perpa girişinde Perpa A Blok başkanı Hasan Sezgin, A ve B Blok Yönetim Kurulu üyeleri tarafından karşılandılar.
Perpa B Blok Toplantı Salonu’nda misafirleri Perpalılara tanıtan Başkan Hasan Sezgin, Perpa’yı kısaca anlattıktan sonra, ‘‘ Bildiğiniz gibi seçim dönemlerinde tüm siyasi partileri Perpa’da karşılıyoruz, kendilerini ve projelerini eşit bir şekilde Perpalılara anlatmalarını sağlıyoruz, İYİ Parti Türkiye’nin en yeni partisi, çıktıkları bu yolda kendilerine başarılar diliyorum, yolları açık olsun diyorum’’ dedi
Ümit Özdağ Kimdir?
Ümit Özdağ, 03.03.1961 yılında Tokyo/Japonya’da doğmuştur. Ümit Özdağ’ın Tokyo’da doğmasının nedeni, babası Muzaffer Özdağ’ın 27 Mayıs 1960’da gerçekleşen askeri müdahale sonrasında kurulan Milli Birlik Komitesi’nin önde gelen üyelerinden birisi olmasıdır. Alparslan Türkeş’in liderliğinde Türk siyasi tarihinde 14’ler diye bilinen grubun üyeleri çeşitli ülkelere sürülmüşlerdir. Ümit Özdağ da siyasal sürgünde doğmuştur. Aile 1963 yılı sonunda Türkiye’ye dönmüştür. Bu sayede Ümit Özdağ’ın çocukluk yılları Türkiye’de geçmiştir.
Ümit Özdağ ilk, orta ve lise eğitimini TED Ankara Koleji’nde gerçekleştirmiştir. Muzaffer Özdağ ise 1965 seçimlerinde CKMP yani MHP Afyonkarahisar Milletvekili olmuştur. Muzaffer Özdağ, 1965-1969 arasında MHP Genel Başkan yardımcılığı görevini gerçekleştirmiş ve 1969’da aktif siyaseten çekilmiştir.
Ümit Özdağ, lise yıllarında Ankara’da Çankaya Ülkü Ocakları’nda ve Ankara Koleji’nde ülkücü hareket içinde siyasi mücadeleye başlamıştır. Bu mücadele sürecinde ülkücü faaliyetlerden dolayı, Ankara Koleji’nden 1977/78 öğrenim yılının son günü dersler tamamlandıktan sonra, dönemin Ankara Valisi’nin talimatı ile atılmıştır. Bundan dolayı, Ümit Özdağ lise diplomasını Ankara’da Aktepe Lisesi’nden almıştır.
Ümit Özdağ, yüksek öğrenimini 1980-1986 yılları arasında Münih kentinde Ludwig Maximilians Üniversitesi’nde gerçekleştirmiştir. Münih Ludwig Maximilians Üniversitesi’nde siyasal bilgiler, felsefe ve iktisat fakültelerinde okumuştur. Ümit Özdağ yüksek lisans çalışmasını “Türkiye’de Planlı Kalkınma ve Devlet Planlama Teşkilatı” üzerine hazırlamıştır.
Ümit Özdağ, 1986 yılında Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başlamıştır. 1990 senesinde “Atatürk ve İnönü Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri” konulu çalışması ile siyaset bilimi doktoru olmuştur.
Dr. Özdağ, 1993 yılında “Menderes Döneminde Ordu-Siyaset ilişkileri ve 27 Mayıs Askeri Hareketi” konulu tezi ile siyasal teori doçenti unvanını almıştır.
Doç. Dr. Ümit Özdağ, 1994 yılında 2004 yılına kadar çıkacak olan “Avrasya Dosyası” adlı üç aylık uluslararası ilişkiler ve stratejik araştırmalar dergisini çıkarmaya başlamış ve editörlüğünü yapmıştır.
1980’lerin sonundan itibaren terörizm ve etnik sorunlar konularında araştırmalar yapan Özdağ, 1995 senesinde Doğu, Güneydoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu illerimizden göç alan illerde sosyo-politik içerikli saha araştırmaları yapmıştır. 1997 senesinde Bitlis’in Mutki ilçesinde saha araştırması yapmıştır. 1996 senesinde Kuzey Irak’ta Erbil ve Süleymaniye’de ekonomik merkezli araştırmalar gerçekleştirmiştir.
Ümit Özdağ, 1997-1998 senelerinde ABD’de Baltimore’da Towson Üniversitesi’nde küreselleşme, Avrasya’da etnik sorunlar konularında araştırmalar yapmış ve aynı konularda ders vermiştir.
1992-1994 yılları arasında Ülkü Ocakları’nda Başbuğ Alparslan Türkeş’in talimatı ile özel eğitim grubuna ders vermiştir.
Ümit Özdağ, 1999 senesinde dünyanın en büyük stratejik araştırma merkezlerinden birisi olan Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni (ASAM) kurmuştur.
2000 yılında ASAM’a bağlı olarak çalışan Ermeni Araştırmaları Enstitüsü’nü kurmuştur. Ümit Özdağ, ASAM’ın 2004 senesine kadar başkanlığını ve yönetim kurulu başkanlığını yürütmüştür.
Ümit Özdağ, 1999 senesinde üç aylık dergi olan “Jeoekonomi” adlı dergiyi kurmuş ve yayınlamıştır. 2000 yılında “Stratejik Analiz” adlı aylık strateji dergisinin yayına geçirmiştir. 2001 senesi başında “Ermeni Araştırmaları” ve “Armenian Studies” adlı dört aylık dergiyi yayına başlatmıştır. 2002 senesinde Londra’da “The Review of International Affairs” adlı üç aylık dergiyi ve “Ankara Papers” adlı kitap dizisini Frank Cass yayınevi ile birlikte yayınlamaya başlamıştır.
Prof. Dr. Ümit Özdağ, 2002 senesinde sadece TBMM üyeleri için “Jeopolitik Gündem” adlı bir çalışmanın yayına başlamıştır. Özdağ, Başbakanlık-TİKA için ise “Avrasya Analiz” adlı dergiyi düzenlemiş ve yayınlamıştır.
Ümit Özdağ, 2003 senesinde Diyanet İşleri Başkanlığı için dini ilişki ve sorunları stratejik açıdan inceleyen “Diyanet Araştırmaları Merkezi” (DİYAM) adlı stratejik araştırma merkezini kurmuş ve altı ay başkanlığını yapmıştır.
Ümit Özdağ, Harp Okulu, Polis Akademisi, Polis İstihbarat Dairesi, Milli Güvenlik Akademisi, Milli Güvenlik Akademisi Kamu Diplomasisi Kursları, Adalet Yüksek Okulu ve İçişleri Bakanlığında dersler ve konferanslar vermiştir.
Prof. Dr. Özdağ, Vaşington, Moskova, Tokyo, Yeni Delhi, Kahire, İskenderiye, Brüksel, Tahran, Bişkek, Alma Ata, Londra, Münih ve Tel Aviv’de değişik üniversite ve araştırma merkezlerinde konferanslar vermiştir.Bunun yanı sıra bir çok ülkede kongrelere katılmış, tebliğ sunmuştur.
Prof.Dr. Ümit Özdağ, Anadolu’nun birçok yerinde konferanslar vermiş, ödüller almıştır.
2001 yılında profesör olan Ümit Özdağ, 2005 senesinde Gazi Üniversitesinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından yapılan anti demokratik rektör atamasını protesto ederek üniversiteden ayrılmıştır.
(http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=122004&tarih=13/07/2004)
Prof. Dr. Ümit Özdağ, Cumhurbaşkanı Ahmet N. Sezer’in cumhurbaşkanlığı süresinin sona ermesi ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim üyesidir.
Prof Dr. Ümit Özdağ 2005 yılından bu yana “21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü” Başkanlığını yürütmektedir.
(http://www.21yyte.org/)
Prof.Dr. Ümit Özdağ “21. Yüzyıl” adlı üç aylık düşünce dergisinin yayın kurulu başkanlığını yapmaktadır. Prof. Dr. Ümit Özdağ, ayrıca 3 aylık hakemli dergiler olan 21. Yüzyılda Sosyal Bilimler ile Milli Güvenlik ve Askeri Bilimler dergilerinin eş editörlüğünü yapmaktadır.
Güvenlik bilimleri, istihbarat bilimi düşük yoğunluklu çatışma, etnik sorunlar, Avrupa Birliği, Avrasya ve Ortadoğu konularında çalışan Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın yayınlanmış yirmi üç kitabı, 11 editörlük yaptığı kitap, dört tercüme kitabı, Avrasya Dosyası, Stratejik Analiz, Türk Yurdu, 21 Yüzyıl gibi dergi ve gazetelerde yayınlanmış 300’ün üzerinde makalesi mevcuttur. Prof. Dr. Ümit Özdağ İngilizce ve Almanca bilmektedir.
Ümit Özdağ’ın, Alp adlı 3 yaşında bir oğlu vardır.
Kitapları
1) Atatürk ve İnönü Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri, Gündoğan Yayınları, Ankara 1990 ve 2. Baskı, Bilgeoğuz Yayınları, 2006 İstanbul.
2) Değişen Dünya Dengeleri ve Basra Körfezi Krizi, Hikmet Neşriyat, İstanbul 1990.
3) Menderes ve İnönü Döneminde Ordu-Siyaset İlişkileri ve 27 Ma-yıs İhtilali, Boyut Yayınları, İstanbul 1996.
4) Türkiye, Kuzey Irak ve PKK (Bir Gayri Nizami Savaşın Anatomisi) ASAM Yayınları, Ankara 1999.
5) Türkiye-Avrupa Birliği İlişkileri, 3. baskı Jeopolitik Bir İnceleme, ASAM Yayınları, Ankara 2003.
6) Türkiye’de Düşük Yoğunluklu Çatışma ve PKK, Üçok Yayıncılık, Ankara 2005.
7) Yeniden Türk Milliyetçiliği, 1. Baskı Ankara 2003,4. Baskı, Ankara 2006.
8) Gelecek 1000 Yılda da Buradayız, 1. Baskı Ankara 2003, 4. Baskı Ankara 2006.
9) Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları, 2. Baskı, Bilgi Yayınevi Ankara 2006.
10) Türk Ordusunun PKK Operasyonları, Pegasus Yayınları, 6 Baskı, İstanbul 2007.
11) Kerkük, Irak ve Ortadoğu, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul 2007.
12) Türk Ordusunun Kuzey Irak Operasyonları, Pegasus Yayınları, İstanbul 2008.
13) Telafer-Bir Türkmen Kentinin Amerikan Ordusu ve Peşmer-gelere Karşı Savaşı, Fark Yayıncılık, Ankara 2008.
14) İstihbarat Teorisi, Kripto Kitaplar, 2. Baskı, Ankara 2008.
15) PKK Neden Bitmedi Nasıl Biter, (Kürtçülük Sorununun Analizi ve Çözüm Politikaları,) adlı çalışmanın genişletilmiş, güncellenmiş 3. Baskısı, Ankara 2008,
16) Pusu ve Katliamların Kronolojisi, Kripto Kitaplar, Ankara 2009
17) Ermeni Psikolojik Savaşı (Dünyada ve Türkiye’de) (Prof. Dr. Özcan Yeniçeri ile), Kripto Kitaplar, Ankara 2009
18)Cumhuriyetin En Uzun Dört Yılından Geçerken Türk Sorunu, Kripto Yayınları, Ankara 2010
19)Türk Ordusu PKK’yı Nasıl Yendi, Türkiye PKK’ya Nasıl Teslim Oluyor, Kripto Yayınları, Ankara 2010
20)Doğu Raporu-Bölgede Türk Kimliği ve Türklük Algısı, Kripto Yayınları, Ankara 2011
21)İkinci Tek Parti Dönemi-AKP’nin Yumuşak Hegemon Parti Projesinin Anatomisi, Kripto Yayınları, Ankara 2011
22)Kendi Ülkesinde Kuşatılan Ordu:TSK, Kripto Yayınları, Ankara, 2013
23)Algı Yönetimi-Propaganda, Psikolojik Savaş, Örtülü Operasyon ve Enformasyon Savaşı, Kripto Yayınları, Ankara 2014
Kitap Bölümleri
İngilizce Kitaplar
1)Cultural Structure and Cultural Identity Problem, İN Southeastern Anatolia Region and Among Those Who İmgrated From Eastern And Southeastern Anatolia Region to West, (Prof. Dr. Kemal Görmez ve Doç. Dr. Erol Göka ile birlikte) Ankara 1996.
2) Low Intensity Conflict in Turkey, Frank Cass, Londra 2003.
Tercüme Kitaplar
1)Bilim ve Bilgeliğin Savaşı, F. Nietzsche, İmge Kitapevi, Ankara 1990
2)Gelecekteki Felsefe, F. Nietzsche, İmge Kitapevi, Ankara 1994.
3)Tan Kızıllığı, (Ahlaksal Önyargılar Üzerine Düşünceler), F. Nietzsche, İmge Kitapevi, Ankara 1997.
4)Siyasi İslam ve Panislamizm, Rehber Yayınları, (Prof. Dr. Mümtazer Türköne ile birlikte) Ankara 1993.
Editörlük Yapılan Eserler
1) Güneydoğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’dan Göç Eden Yurttaşlar Hakkında Sosyoekonomik Araştırma, (Prof. Dr. Kemal Görmez ve Doç. Dr. Erol Göka ile birlikte) Türk Metal Yayınları, 2. Baskı Ankara 1996.
2) Terörizm İncelemeleri, (Teori, Örgütler, Olaylar) (Prof.Dr. Osman M. Öztürk ile birlikte) ASAM Yayınları, Ankara 2001.
3) Irak Krizi, (M. S. Erol ile birlikte) ASAM Yayınlan, Ankara 2002
4) 21. Yüzyılda Türk Dünyası Jeopolitiği Cilt I (Dr Yaşar Kalafat, M.S. Erol ile birlikte) ASAM Yayınları, Ankara 2003.
5) 21. Yüzyılda Türk Dünyası Jeopolitiği Cilt II (Dr Yaşar Kalafat, M.S. Erol ile birlikte) ASAM Yayınları, Ankara 2003.
6) 21. Yüzyılda Türk Dünyası Jeopolitiği Cilt III, (Dr Yaşar Kalafat, M.S. Erol ile birlikte) ASAM Yayınları, Ankara 2003.
7)21. Yüzyılda Prens- Devlet ve Siyaset Yönetimi, Kripto Yayınları, Ankara 2012
8)Küçük Ortadoğu Suriye, Kripto Yayınları, Ankara 2012
9)PKK ile Pazarlık-Öcalan ile Anayasa Yapmak, Kripto Yayınları, Ankara 2013
10)İstihbarat Örgütleri-CIA-KGB-MOSSAD-MI6-BND, VEVAK, ÇİN, Kripto Yayınları, Ankara 2014
11)Yüzüncü Yılında Birinci Dünya Savaşı, Ankara 2014
Kitapçıklar
2) 21. Yüzyılda Türk Milliyetçiliği, Yedinci Bin Yıl Yayınları, Ankara 2004
3) Türk Tarihinin ve Geleceğinin Jeopolitik Çerçevesi, ASAM Yayınları, Ankara 2003
4) Avrupa Birliği’nin Türkiye Politikaları, ASAM Yayınları, Ankara 2003
5) Irak’ta Türk ve Amerikan Politikaları, ASAM Yayınları, Ankara 2003
6) 3 Kasım 2002 Seçimleri ve MHP, Ankara 2003
İngilizce Kitaplar
Low Intensity Conflict in Turkey, Frank Cass, Londra 2003
Cultural Structure and Cultural Identity Problem, IN Southeastern Anatolia Region and Among Those Who İmgrated From Eastern And Southeastern Anatolia Region to West, Ankara 1996
Fenerbahçe’nin Yeni Başkanı Ali Koç Fenerbahçe Kongre
Fenerbahçe’nin Yeni Başkanı Ali Koç. Fenerbahçe Kulübü Seçimli Olağan Genel Kurulu’nda Ali Koç, 20 bin 736 geçerli oyun 16 bin 92’sini aldı ve Aziz Yıldırım’ı geride bırakarak başkanlığa seçildi. Ülker Stadı’nda yapılan tarihi kongrede kullanılan oyların 20 bin 736’sı geçerli sayıldı.
Üyelerin yoğun ilgi gösterdiği genel kurulda, saat 10.00’da başlayan oy verme işlemi saat 17.00’ye kadar devam etti. Daha sonra Genel Kurul Divan Başkanı Vefa Küçük’ün öncülüğünde oy sayım işlemine başlandı. Yaklaşık 2,5 saatte sayılan oyların sonucunda neticeyi de Küçük açıkladı.
Ali Koç, 16 bin 92 oy alarak yeni başkan olurken, Aziz Yıldırım 4 bin 644 oyda kaldı. Koç, Yıldırım’a 11 bin 448 oy farkı attı. Seçim sonrası konuşan yeni Başkan Ali Koç, “Kendimizden çok emindik. Kazanan, fark atacaktı. Bu yolda kimseye biat etmedik. Mutlu olmaya, gurur duymaya hazır olun” dedi.
Ülker Stadı’nda gerçekleştirilen tarihi kongrede mevcut başkan Aziz Yıldırım ile eski yöneticilerden Ali Koç, başkanlık için yarıştı. Kulüp tarihinde ilk kez statta düzenlenen kongreye rekor katılım gerçekleşti. 21 bin 350 üyenin katıldığı ve rekor kırıldığı Fenerbahçe Kongresi’nde oy verme işlemi sona erdi ve oylar sayıldı.
Sayım devam ederken Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Ülker Stadı’ndan ayrıldı. Fenerbahçe’nin 37. başkanı Ali Koç oldu. Divan Kurulu Başkanı Vefa Küçük de Ali Koç’u tebrik etti.
Divan Başkanı Küçük’ün açıkladığı resmi sonuçlara göre 20 bin 736 geçerli oy kullanıldı.
Aziz Yıldırım 4 bin 644 oy alırken, başkan seçilen Ali Koç 16 bin 092 oy aldı.
Fenerbahçe’nin yeni başkanı Ali Koç, “Kendimizden çok emindik. Kazanan, fark atacaktı. Bu yolda kimseye biat etmedik. Kimseden menfaat beklemedik. Bir kampanya bu kadar organiz olabilirdi. Bu sizin sayenizde oldu. Gittiğim her yerde, “herkes yolcu taraftar hancı” dedim. Ben de bir taraftarım.
Teşekküre başlasam sahura kadar burada kalırım. Ben size, siz bana inandınız. Sizleri mahcup edecek bir şey yapmamak için ben ve arkadaşlarım camiaya layık olmak için itinayla davrandık. Çok küçük bir ekibim vardı. Biz sadece sizlere aracı olduk.”
“Bu yola çıkarken Burhan Karaçam’a gittim, “Var mısın” dedim. “Sonuna kadar varım” dedi. Finansal çalışmalar yaptık. Hep onu çalıştık. Semih Özsoy ile yönetim kurulundaydık. Onunla çok da haşır neşir değildik, taa ki 3 Temmuz’u yaşayıncaya kadar.
Bir kısmını burada gördüğünüz bu arkadaşlarla yola çıktık. “Tam zamanı şimdi” sloganını onlar buldu. Sizlerle iletişim yapmamızı, sosyal medya hizmetini bu arkadaşlar sayesinde takip ettik. Ona göre adımlarımızı attık. Kendimiz inandık ama her zaman mütevazi davrandık. İyilik kazanacak dedik, iyilik kazandı.
Hepinize ne kadar teşekkür etsem, saatlerce bekliyorsunuz. Siz de aslında milyonların vitrinisiniz. Hep beraber başardık. Esas yolculuk şimdi başlıyor. Çok zor bir yolculuğa hep beraber çıkıyoruz. Biliyorum beklentiniz yüksek. Mutlu olmaya gurur duymaya hazır olun” dedi.
“Bu süreç bitti. Kızgınlık yok. Ne yaşandıysa yaşandı. Keşke yaşanmasaydı. Bir sözüm de başkanımız sayın Aziz Yıldırım’a. Sayın Yıldırım olmasaydı ben burada olmazdım. Aziz Yıldırım olmasaydı, Türkiye’deki pek çok stat olmazdı. Fitili biz ateşledik. Göreceksiniz yakın zamanda Türkiye’de müthiş basketbol sahaları olmazdı.
O olmasaydı bizim salonumuz da olmazdı. Hayatta herkesin artıları eksileri vardır. Başkanımızın Fenerbahçe’ye kattıklarından dolayı her şeyiyle efsane başkan olmayı fazlasıyla hak etmiştir. En büyük kahramanlığı da 3 Temmuz’da göstermiştir. Kendisi direk hedef alınmıştır”
“12 Mayıs’ta burada neler yaşadığımızı hepiniz biliyorsunuz. Resmen taraftarımıza tuzak kuruldu. Sahaya inmesi istendi. Maç başlamadan gaz sıkılmıştı. Bütün bize karşı güçlerin en güçlü olduğu dönemde en zayıf anımızda dimdik ayakta durdu.
Camia olarak dimdiktik, diriydik; sonra yorulduk. Yorulmaya hakkımız yok. Hakkımız bize verilinceye kadar ve bu uzun süre olacak. Kimse bizimde başa çıkamaz.”
2 Nisan 1967’de dünyaya gelen Ali Koç, evli ve iki çocuk babası.
Fenerbahçe’nin yeni başkanı, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili görevini üstleniyor.
ALİ KOÇ’UN EĞİTİMİ
Harvard Üniversitesi, Boston, Massachusetts, A.B.D. – İşletme Fakültesi, Master
Rice Üniversitesi, Houston, Texas, A.B.D. – İşletme Fakültesi
Harrow School, Londra, İngiltere – Matematik, Ekonomi ve Coğrafya yüksek derece
Doğu Perinçek Perpa’yı Ziyaret Etti
Doğu Perinçek Perpa’yı Ziyaret Etti
Vatan Partisi Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Doğu Perinçek Perpa’yı ziyaret etti.
31 Mayıs 2018 Perşembe günü saat 11:00’de Perpa girişinde Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin, A Ve B Blok yönetim kurulu üyeleri tarafından karşılanan Doğu Perinçek Perpa B Blok Toplantı salonunda Perpalılara hitap etti.
Başkan Hasan Sezgin, Perinçek’e kısaca Perpa’yı tanıtarak, ”Perpa küçük bir Türkiye örneğidir, siyasette başarılı olmak isteyenlerin yolu Perpa’dan dah çok geçmelidir” dedi.
Perpa B Blok Başkanı Mithat Yümlü, Perinçek’e Hoşgeldiniz diyerek, ”Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet, diktatörlüğü reddedip, demokrasiy tercih etmiştir, Perinçek’e çıktığı yolda başarılar diliyorum’. dedi.
Perpa Toplantı Salonu’nda Perpalılara hitap eden Doğu Perinçek, ”Sizleri saygı ile selamlıyorum, Çarşı esnaflığı bir tür ahilik geleneğidir, ahlak geleneğidir. Türkiye şimdi zor bir dönemde, ekonomide zorluklar yaşıyoruz, güvenlik ve terör sorunu var fakat türkiye zor dönemlerde çözümler üretebilecek potansiyele sahiptir, Bizim tarihimizde var, Ergenekon Destanı zorlukları yenme destanıdır.” dedi.
Elektrikli Gemiler Geliyor Feribotlar, gemiler elektrikleniyor
Elektrikli Gemiler
Elektrikli Gemiler Geliyor
Otomobilde yerli elektrikli araç üretecek şirketler “babayiğit” olarak anılırken, denizin babayiğitleri de yaptıkları çalışmalarla dikkat çekiyor. Türk tersanelerinden çıkan elektrikli gemiler, Norveç fiyortlarında dolaşıyor. Feribotlar, balıkçı gemileri Türkiye’de elektrikli hale getiriliyor.
ELEKTRİKLİ otomobiller gibi yeni bir akım da elektrikli gemiler. Malum dünya ticaretinin büyük bölümü halen gemilerle gerçekleşiyor. Deniz trafiği, dünyadaki karbondioksit (CO2) emisyonlarının yaklaşık yüzde 2.1’ini oluşturuyor. Karayollarında araçları elektrikli sisteme geçirerek çözüm arıyorlar.
Denizlerde de aynı yarış başladı. Çünkü dört bir yanımız deniz ve denizlerimizde binlerce dizel motorla çalışan gemi var. Dünyada elektrikli gemi yapabilen 10-15 marka var. Bunlar Siemens, Rolls Royce ve ABB gibi çok büyük firmalar. Ama tamamı Türk olan bir şirket, bu alanda yaptığı çalışmalarla devlerle yarışıyor. Elkon isimli şirket, Norveç fiyortlarında gezen feribotları, kuzey denizlerinde balıkçı gemilerini, büyük gemilere eşlik eden kılavuz gemileri elektrikli hale getiriyor.
Dünyanın dört bir yanından gemi siparişi alıyorlar. Elkon Genel Müdürü Ertuğ Yaşar, “Norveç başta olmak üzere gelişmiş ülkeler elektrikli gemiye geçmek için dünya çok ciddi bir irade ortaya koyuyor. Örneğin feribotlar tamamen sıfır karbon salımıyla elektrikli tahrik sistemli olarak yapılabiliyor. Bu feribotları Tesla gibi düşünürseniz, Tesla’nın içindeki elektrik set sistemini ve elektrik sistemlerini biz yapıyoruz” diyor.
En Büyük Pazar Norveç
Elektrikli gemiler, içten yanmalı makineler yerine, elektrik motorlarla çalıştırılıyor, hareket gücü, gemi karada iken şarj edilen bataryalardan elde ediliyor. Dünyada bu teknolojiyi yapan 10-15 firma bulunduğunu anlatan Yaşar, “Elkon da ülkemizde bu teknolojiyi hem Türk, hem de yabancı tersanelerde inşa edilen gemilerde uyguluyor” diyor.
Elektrikle çalışan gemilerde talebin genelde Batılı ülkelerden ve özellikle Norveç’ten geldiğini söyleyen Yaşar, şöyle konuşuyor: “Bunun asıl nedeni de emisyonların azaltılması isteği. Tabi elektriği de yenilenebilir kaynaklardan üretme şartı ile… Bizim gemi inşaat sektörümüz daha çok Norveçlilere, İskandinavlara, Kanadalılara, İngilizlere çalışır. Çevremize baktık gördük ki Avrupa’da bizim gibi firmalara iş veren en büyük pazar Norveç. Çok ilginç tabii 5.6 milyonluk bir nüfus, Türkiye’nin 1.5 katı bir yüzölçümü ve Avrupa gemi inşaat sektörünü domine ediyor.
Türkiye’de yapılan gemilerin de yüzde 50’si-60’ı Norveç’e yapılıyor. Zaten büyümek amacındayız, odağımıza Norveç’i koymalıyız dedik. Güçlü yönlerimiz olarak mühendislik tarafımız öne çıktı. Türkiye’nin 447. Ar-Ge merkeziyiz. Şu anda özellikle değişik türde balıkçı gemileri, feribotlar; römorkörler, açık deniz (offshore) rüzgâr çiftliği destek gemileri üzerinde çalışıyoruz. Özellikle Norveçli feribot operatörleri için Türk ve yabancı tersanelerde elektrik sevk sistemli feribot projelerinin çalışması hızla sürüyor.”
Türk Tersanelerinden Fiyortlara Elektrikli Feribot
YAŞAR, Norveç’te Karayolları Genel Müdürlüğü’ne tekabül eden kurumun fiyortlardaki feribot trafiğini yönettiğini anlatarak, “Orada 250’nin üzerinde hat var; bir kısmı ticari hat, bir kısmı sosyal hat. Bu hatlarla ilgili ihaleler açılıyor. 2014’ten beri hiçbir ihalede dizel makine kabul edilmiyor. En kötüsü LNG ve ihale şartı şöyle: Tabii ki fiyat ama toplam enerji verimliliği ve 10 yıl boyunca doğaya yapacağınız CO2 emisyonu. Türk tersaneleri bu gemileri yapmaya başladı. Türk tersanelerinde şu an 11 tane böyle gemi var, feribot. 3 tanesi teslim edildi, diğerleri inşa ediliyor. Tersan Tersanesi, Cemre Tersanesi ve Sefine Tersanesi inşa ediyor. Biz Sedef Tersanesi’nde Kanada’ya bir tane hibrit feribot inşa ettik” diyor.
Boğaz Hatları Tamamen Elektrikli Olabilir
ELEKTRİKLİ gemiler neden yaygınlaşmıyor sorumuza karşılık Yaşar, batarya teknolojisinin henüz Uzakdoğu’dan Avrupa’ya gidiş gibi uzun yolculuklar için yeterli olmadığını vurgulayarak, şunları söylüyor: “Ama kısa sürüş dediğimiz, Çubuklu-İstinye hattı, Beşiktaş-Üsküdar hattı, Kadıköy-Beşiktaş hattı, bunlar tam da bizim yaptığımız işler.
Bunlar tamamen sıfır karbon salımıyla, elektrikli tahrik yani elektrik set sistemli olarak yapılabiliyor. Üsküdar-Beşiktaş profiline bakıyoruz, 7 dakika gidiş, 15 dakika duruyor diyelim, güç ihtiyacını hesaplıyoruz. Ne kadar kilovat saat gerekli, bunu ne kadarda şarj ediyoruz, büyük şarj gece edilecek, kısa şarjlar arada edilecek diyoruz ve ona göre uygun bataryayı buluyoruz.
Bugün bu teknoloji var ve çalışıyor. CAPEX başta biraz fazla ama OPEX düşük ve artık tamamen yeşil çevreci elektriği yenilenebilir enerji ile getiriyorsunuz. Bize kalsa Boğaziçi gibi dünyanın en güzel suyunda dizelli hiçbir şey çalışmamalı. Deniz hatları, vapurları tamamen elektrikli olabilir.”
Tesla’nın elektrikli otomobilleri ve TIR’larından sonra şimdi de elektrikli kargo gemilerinin üretimi için düğmeye basıldı. Norveçli iki şirket tarafından geliştirilen “Yara Birkeland”ın 2018 yılı içinde suya indirilmesi planlanıyor. 25 milyon dolarlık maliyeti ve yüksek bakım onarım giderlerinin daha az mürettebat kullanılarak ve yakıttan elde edilecek tasarrufla karşılanacağı belirtildi.
Tech Republic’te yayınlanan habere göre Norveç’teki iki şirket, Yara International ASA ve Kongsberg Gruppen ASA dünyanın ilk elektrikli gemilerin üretimi için tasarım ve geliştirme çalışmalarını başlattı.
“Tesla Denizleri” (Tesla of the Seas) olarak adlandırılan proje kapsamında üretilecek ilk gemi olan “Yara Birkeland”, 2018’de fiyort içinde 37 mil uzaktaki bir limana gitmek üzere yola çıkacak.
25 milyon dolara mal olması planlanan geminin diğer teknelere aborda olma manevrasına kadar her şeyi kendi kendine yapması bekleniyor. Maliyetinin ve yerinde onarım masraflarının geleneksel konteyner gemilerine oranla çok daha yüksek olacağı öngörülüyor.
Ancak projeye fon sağlayan kişiler, geminin daha az mürettebat ve yakıt harcamalarındaki tasarrufla şirket masraflarının yüzde 90 oranında azaltılacağına ve maliyeti karşılayacağına inanıyorlar.
Öte yandan, Norveç’te kısa mesafeli nakliye operasyonlarında kullanılan 40 bin kamyona da gerek kalmaması ile ek maliyetin ortadan kalkması ve yakıt yoluyla doğaya salınan emisyondaki düşüşün de projeye “ek katkı” sağlayacağı düşünülüyor.
“Yara Birkeland”ın, kısa mesafeli seyirlerin ardından Amsterdam, Antwerp ve Rotterdam gibi daha uzun yolculuklar için geliştirileceği belirtiliyor. Bunun için belirtilen tarih ise 2020.
İlk Elektrikli Gemide Çin İmzası Var
Norveç’te tasarım aşamasında olan elektrikli gemi konusunda ilk somut adımı ise Çin atmış durumda.
2017’nin Kasım ayında Guanco Tersanesi tarafından inşa edilip suya indirilen 2 bin tonluk elektrikli yük gemisi, İnci Irmağı deltasında seferlerine başladı bile. Gemi, “temiz enerji” kullanmasına rağmen, Çin endüstrisinde halen fazlaca tüketilen kömürleri taşıyor.
Çin malı elektrikli kuru yük gemisi, 2 saatlik şarjla 80 kilometre yol alıyor. Geminin şarj süresi, yükünü boşaltma süresine denk geliyor. Böylece hedefine varıp yükünü boşaltırken, akülerini şarj etmiş, limana geri dönmeye hazır hale geliyor.
Zumwalt Projesi Rafa Kalktı
ABD ise uzun menzilli elektromanyetik ray silahlarının kullanılacağı Zumwalt sınfı bir destroyer inşa etti. Elektrikli USS Zumwalt, güçlü gaz türbinleri kullanıyor ve gerek duyduğu elektriği fosil yakıtlardan üretiyordu.
Ancak, donanma ray silahlarından vazgeçince, destroyere harcanan 4.4 milyar dolar da “zarar” hanesine yazıldı. Ancak kazanılan birikim yine de hayalet gemi ve elektrik motoru teknolojisinin gelişmesine katkı sağladı.
Kaynaklar:
http://www.turksail.com/genel-haberler/15739-elektrikli-gemiler-2018-de-suya-inecek
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/denizlerin-babayigitleri-40847498
Vergi Barışında Son Gün 31 Temmuz
Vergi Barışında Son Gün 31 Temmuz
Maliye Bakanlığı, vergi barışının nasıl uygulanacağına ilişkin düzenlemeleri açıkladı. Buna göre bir şirket barışı seçtiğinde faizi düşecek ve maliyet avantajı sağlayacak. Yapılandırılan borçta eylül ayının sonuna kadar ödeme yapılmazsa avantaj kaybolacak.
VERGİ borçlarının yeniden yapılandırılmasına yönelik yasanın resmileşmesinin ardından Maliye Bakanlığı da uygulamanın nasıl olacağına açıklık getiren ikincil düzenlemeleri hazırladı. Buna göre borçlar için 31 Temmuz 2018 akşamına kadar başvuru yapılabilecek. İlk taksit pazar gününe denk geldiği için 1 Ekim 2018 tarihine kadar ödenecek. Hazırlanan tebliğ taslağında cezaların nasıl yapılandırılacağı örneklerle anlatıldı. 28 Haziran 2017 tarihinde 206 lira trafik cezası alan bir kişi, yapılandırma olmasaydı 113 liralık faiz ödemek zorunda kalacaktı. Bunu yerine yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) katsayısı ile faiz 7.93 liraya düşecek. Böylece toplamda 319 lira yerine 214 lira ödenecek.
PEŞİN ÖDERSE
Vergi ve diğer alacakların yeniden yapılandırılmasına ilişkin yasanın uygulanmasına yönelik hazırlanan tebliğ taslağına göre, borcunu peşin olarak ilk taksit ödeme süresi içinde ödemek isteyenlerin faizlerinin yüzde 90’ı silinecek. Örneğin 108 bin liralık borcu olan bir mükellef borcunu peşin ödemek isterse 20 bin 250 liralık faiz yerine, 2 bin 25 liralık Yİ-ÜFE katsayısına göre borcunu ödeyebilecek. Yapılandırmadan önce 128 bin 250 lira olan borç, yapılandırmadan sonra 108 bin artı 2 bin 25 liradan toplamda 110 bin 25 liraya düşecek. Aynı mükellef yapılandırdığı bu borcunu eylül ayının sonuna kadar ödemezse geç ödeme zammı üstüne eklenecek. Yani bin 795 lira eklenecek. Bu sefer yüzde 50 oranında indirim uygulanacak. 20 bin 250 lira yerine 10 bin 125 liralık Yİ-ÜFE üzerinden borcunu ödeyebilecek.
18 TAKSİTLE ÖDEME
25 Nisan 2017 tarihinde 4 bin 432 lira trafik para cezası olan bir mükellef borcunu 18 eşit taksitte ödemek istediğinde öncelikle vergi dairesine başvuracak. 4 bin 432 liralık borcun faizi, 17 Mayıs 2018 tarihine kadar yüzde 65 oranında artarak 2 bin 880 liraya ulaşıyor. Borcun faizi yapılandırmaya dahil olduğu için 201,66 liraya düşecek. Toplam borç anaparayla birlikte 4 bin 633 lira olacak. Mükellef borcunu 18 taksitle ödeyeceği için 1,15’lik katsayı uygulanacak. Bu durumda borç 5 bin 328 liraya yükselecek. Borcunu 296 lira taksitle ödeyebilecek.
TAKSİTİ KAPATMAK
Aynı mükellef eylül ayında vergi dairesine başvurarak taksit tutarlarını peşin ödemek isterse bu sefer para cezasının aslından yüzde 25, faizinden yüzde 90 indirim yapılacak. Para cezasının aslı 3 bin 324 liraya, faizi ise 20,17 liraya düşecek. Toplamda 3 bin 344 lira ödeyerek borcunu kapatabilecek.
KREDİ KARTI İLE ÖDEME
Yapılandırma borçları kredi kartı ile yapılabilecek. Maliye Bakanlığı, bankalarla gerekli anlaşmaları sağladı. Kredi kartı ile yapılacak ödemeler Gelir İdaresi Başkanlığı’nın www.gib.gov.tr adresi üzerinden yapılabilecek. Bankaların uygulama geliştirmeleri halinde internet siteleri veya şubeleri üzerinden de kredi kartıyla tahsilat yapılabilecek. Kredi kartı ile yapılacak ödemeler tüm taksitlerin veya bir ya da birden fazla taksitin defaten (topluca) ödenmesi ya da taksitin ilgili taksit aylarına yansıtılması suretiyle de ödenmesi şeklinde yapılabilecek. Örneğin, borçlu tarafından kanun kapsamında taksitlendirilmiş alacağın ilk iki taksit tutarının kredi kartı ile aynı gün ödendiği varsayıldığında, banka tarafından taksitler ilgili taksit ayları olan Eylül 2018 ve Kasım 2018 aylarında borçlunun hesap ekstrelerine yansıtılacak ve bu suretle yapılan tahsilat tutarları taksit aylarının son gününü izleyen 20 gün içinde Hazine hesaplarına aktarılacak.
Paris İklim Anlaşması
Paris İklim Anlaşması
Paris İklim Anlaşması’nın mimarlarından biri olan Avrupa İklim Vakfı (ECF) CEO’su Laurence Tubiana, ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilme kararını değerlendirirken, “Bazen insanlar diyor ki ‘Eğer yapamıyorsak anlaşmadan vazgeçelim.’ Ancak bu çılgınca. Çünkü 4-5 derecelik bir ısınmayla dünyada büyük bir tahribat yaşanır” diyor.
AVRUPA İklim Vakfı (ECF) CEO’su Laurence Tubiana, 2015 yılında imzalanan Paris Anlaşması’nın da mimarlarından biri. Tubiana geçtiğimiz hafta, ECF, Almanya’nın enerji konusundaki en etkin düşünce kuruluşu Agora Energiewende ve Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM) ortaklığında kurulan SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin kuruluşu nedeniyle İstanbul’daydı. Kendisine Paris Anlaşması sonrasını, özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın anlaşmadan çekilme kararı açıklamasının ardından iklim mücadelesinde neler yaşandığını sordum. Trump’ın ABD’yi anlaşmadan çekme kararına yönelik “Elbette iyi haber değil” yorumu yapan Tubiana, “Diğer yandan Trump bu anlaşmanın ne kadar dirençli olduğunu gösterdi çünkü başka kimse çıkmadı” diyor. 1997’de Kyoto Protokolü devreye girdiğinde, ABD protokolü imzalamamış ve birçok ülke de ABD’nin peşinden gidip, protokolü imzalamama kararı vermişti. Paris Anlaşması’nda ise benzer durum yaşanmadı. Paris İklim Anlaşması’nda başlıca amacın her ülkenin kendi hedeflerini belirlemesini sağlamak olduğunu anımsatan Tubiana, iklimle mücadelede yeterince hızlı olmadığımızdan şikâyet ediyor.
BÜYÜK TAHRİBAT YAŞANIR
Bundan endişe duyduğunu söyleyen Tubiana, şöyle devam ediyor: “Eğer küresel sıcaklık artışını yüzyılın sonuna kadar 2 derecenin altında tutmak istiyorsak- ki zaten 1 derecelik sıcaklık artışına ulaştık- önümüzde küçük bir eylem alanı var. Ve emisyonlar hala küresel düzeyde artıyor. Bu yüzden benim kaygım, evet düşüncede, teknolojide ve ekonomide gerçekten bir dönüşüm geçirdik ve geçiriyoruz, ama çok yavaş. Bu kesin. Şimdiyse en büyük zorluk bunu nasıl hızlandıracağımız. Tabii muhalif bir ABD hükümetine sahip olma handikabı da yardımcı olmuyor. Çünkü bu durum başkaları üzerindeki baskıyı azaltıyor ve ABD büyük bir ekonomi. Ama başka seçeneğimiz de yok. Bazen insanlar yapamazsak, anlaşmadan vazgeçmemiz gerektiğini söylüyorlar. Bu çılgınca. Çılgınca çünkü ülkeler sadece Paris için taahhütlerini yerine getirse bile- ki bu yapılabilir- bu küresel sıcaklığı sınırlayabiliyor. Eğer bu olmazsa sıcaklık artışı 4-5 dereceye çıkabilir. Bunun ise neye benzeyeceğini bilmiyoruz, muhtemelen birçok doğal ortamda, hatta insanların yaşam alanlarında büyük bir tahribat yaratacak. Yani insan türü olarak yaşadığımız bu gezegen için elimizden geleni yapmalıyız. Bu hedefte başarılı olamasak bile. Bu yüzden insanlar ‘Eğer başaramayacaksak neden uğraşalım’ derken hep endişe duyuyorum. Hayır! Bu büyük bir şey. Sorun, insanların hayatta kalmaları için bunun ne kadar önemli olduğunu anlamamaları.”
KÜRESEL VATANDAŞLIK MESELESİ
ABD’den sonra Çin’in iklim değişikliği konusunda “meşale taşıyıcı” olma görevine soyunduğunu anlatan Tubiana, “Fakat kontrol ve dengeye sahip olmak her zaman çok iyidir. Çünkü onlar bir şeyler yapıyorlar ama diğer yandan Çin’den dünyanın diğer ülkelerine çok fazla sermaye akışı var ve şu anda çoğu yüksek karbonlu sektörlere gidiyor. Ve anlaşma bir arkadaş baskısı gibi işliyor. Bu nedenle, ABD’nin kaybını yeniden dengeleme sorunu gerçek bir sorun. Burada Avrupa devreye girmeli ve giriyor da” yorumunu yapıyor. ABD’de ise hükümetin dışında büyük şirketler, bankalar, yerel otoriteler, STK’lar ve topluluklar gibi farklı unsurların iklim değişikliği konusunda elini taşın altına koyduğunu Tubiana, “Aslında liderliğin doğası da değişti” diyor. Trump çekileceklerini açıkladığında, ABD’de ‘Hükümet olarak çekilebilirsiniz, ama biz hala varız’ diyen bir hareketin başladığına işaret eden Tubiana, “Eğer işletmeler ya da şehirler ‘Ne istersen yapabilirsin ama biz yurttaş olarak,
küresel hedefe bağlı kalmamız gerektiğine karar verdik’ diyorsa, bu uluslararası hükümetler arası bir şey olmaktan çıkıp küresel bir vatandaşlık meselesine dönüşüyor ve süreç tamamen değişiyor” diyor.
İKLİMDE TEHLİKELİ SENARYO
“2 santigrat derece ısınma sınırına ulaşırsak ne olur?” sorumuza karşılık Tubiana, şunları anlatıyor: “Afrika ya da Ortadoğu’nun birçok bölgesinde kuraklık yaşanıyor. Bu bölge çok daha fazla etkilenecek. Bölge zaten politik olarak çok karmaşık ve bu soruna Doğu Akdeniz’in deniz seviyesindeki yükselişinin herhangi bir başka bölgeye veya denize göre daha hızlı yükseleceğini de ekliyorsunuz. Böylece Mısır ya da Lübnan gibi ülkelerde deniz seviyesindeki yükseliş sahip oldukları tüm iyi suların yüksek oranda tuzlanmasına yol açacak. Kaynakların tuzlanması gerçekten bir sorun çünkü o zaman tarım ve insanlar için kullandığınız suyu tuzdan arındırmak zorunda kalacaksınız ve bu hala çok pahalı. Ve tabii ki bölgedeki su mevcudiyeti, her yerde yaşanan kar sorunu nedeniyle yoğun bir şekilde azalacaktır. Sudan’da görüyorsunuz Etiyopya’da, Çad’de şu anda iklim mültecileri var. Bazı analizler, Suriye’deki kuraklığın büyük olasılıkla siyasi krizi derinleştirdiğini gösteriyor. Göç üzerindeki iklim boyutunu zaten ölçebiliriz, göç akışını arttırdı ve muazzam ölçüde artıracak. Bu gelecek bir şey değil, şimdi yaşanıyor. İnsanların suları yoksa, su için savaşırlar ya da hareket ederler. Bu yıl ortalama sıcaklıkta en yüksek oldu. New York’ta bir gün 2 dereceyken, ertesi gün 26 derece olan bir hava var; hava dengesizliği gerçekten çok yüksek. Ve sonra daha görünmez bir şey var, sağlık meselesi. Direnmeye alışık olmadığımız, sıcak bölgelerden kuzey bölgelerine gelen bir dizi virüs var.”
Paris İklim Anlaşması
2020 sonrası iklim değişikliği rejiminin çerçevesini oluşturan Paris Anlaşması, 2015 yılında Paris’te düzenlenen BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiştir. Anlaşma, 5 Ekim 2016 itibariyle, küresel sera gazı emisyonlarının %55’ini oluşturan en az 55 tarafın anlaşmayı onaylaması koşulunun karşılanması sonucunda, 4 Kasım 2016 itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Paris Anlaşması’nın, BMİDÇŞ ile karşılaştırıldığında en ayırt edici özelliği, tüm ülkelerin katkılarına dayanacak bir sistem öngörülmüş olmasıdır. Anlaşma, iklim değişikliğiyle mücadelede gelişmiş/gelişmekte olan ülke sınıflandırmasına ve tüm ülkelerin “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesi tahtında sorumluluk üstlenmesi anlayışına dayandırılmıştır. Gelişmiş/gelişmekte olan ülke sınıflandırmasının yapılabilmesi için bir kıstas belirlenmemiş; herhangi bir farklılaştırmaya da gidilmemiştir.
Paris Anlaşması, 2020 sonrası süreçte, iklim değişikliği tehlikesine karşı küresel sosyo/ekonomik dayanıklılığın güçlendirilmesini hedeflemektedir. Paris Anlaşması’nın uzun dönemli hedefi, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasen küresel sıcaklık artışının 2°C’nin olabildiğince altında tutulmasıdır. Bu hedef fosil yakıt (petrol, kömür) kullanımının tedricen azaltılarak, yenilenebilir enerjiye yönelinmesini gerektirmektedir.
İklim değişikliği ile mücadele bağlamında Anlaşma, ulusal katkılar, azaltım, uyum, kayıp/zarar, finansman, teknoloji geliştirme ve transferi, kapasite geliştirme, şeffaflık, durum değerlendirmesi konularına ilişkin uygulamam modaliteleri belirlenmek üzere bir çerçeve oluşturmuştur.
Anlaşma, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine maruz kalan ülkelerin uyum ve direnç kabiliyetlerinin artırılması ile sera gazı emisyon azaltım kapasitelerinin yükseltilmesi amacıyla öncelikle gelişmiş ülkelerin, En Az gelişmiş Ülkeler ve Küçük Ada Devletleri başta olmak üzere ihtiyacı olan gelişmekte olan ülkelere finansman, teknoloji transferi ve kapasite geliştirme imkanları sağlamaları öngörmektedir.
Emisyon azaltımı hususunda Anlaşma’da, gelişmiş ülkelerin mutlak emisyon azaltımı hedeflerini sürdürmeleri; gelişmekte olan ülkelerin ise emisyon azaltımı hedeflerini yükselterek farklı milli koşulları uyarınca, zaman içinde tüm sektörleri kapsayacak yeni, artırılmış hedefler benimsemelerini telkin etmektedir.
Bu hedeflerin uygulamaya konulması bağlamında ulusal katkılar, Anlaşma’nın önemli saç ayaklarından birini oluşturmaktadır. Ülkemiz, 20 Eylül 2015 tarihinde 2030 yılı itibariyle gerçekleşmesi öngörülen “Niyet Edilen Ulusal Olarak Belirlenmiş Katkı” (INDC) beyanını %21’e varan artıştan azaltım olarak açıklamıştır. Bilim dünyasınca yapılan değerlendirmelere göre, bildirilen tüm ulusal katkılar hayata geçirilse dahi, 2°C hedefine ulaşılmada yetersiz kalınacağı ve çabaların arttırılması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Nitekim Paris Anlaşması, Ulusal Katkı Beyanlarını (NDCs) periyodik olarak gözden geçirilmesi ve hedeflerin tedricen yükseltilmesini öngörmektedir.
Ülkemiz, Paris Anlaşması’nı, 22 Nisan 2016 tarihinde New York’ta düzenlenen Yüksek Düzeyli İmza Töreni’nde 175 ülke temsilcisiyle birlikte imzalamış ve Ulusal Beyanımızda Anlaşma’yı gelişmekte olan bir ülke olarak imzaladığımız vurgulanmıştır.
Paris Anlaşması’nın kabulünden 1 yıl geçmeden yürürlüğe giren ilk küresel anlaşmadır.
7-18 Kasım 2016 tarihlerinde Marakeş’te düzenlenen BMİDÇS 22. Taraflar Konferansı, Paris Anlaşması’nın yürürlüğe girmesi sonrasında gerçekleştirilen ilk taraflar konferansı olması bağlamında, “Eylem Konferansı” olarak adlandırılmıştır.
Marakeş Taraflar Konferansından hemen öncesinde, gelişmiş ülkelerin 100 milyar dolar taahhüdüne ilişkin açıklanan “100 Milyar ABD Doları Yol Haritası”da, finansman bağlamında gelinen noktanın değerlendirilmesi açısından önemlidir.
Toplantı sonucunda, Paris Anlaşması’nın uygulama parametrelerinin en geç 2018 yılında tamamlanması öngörülmüştür. 2017-2020 süreci için “Küresel İklim Eylemi için Marakeş Ortaklığı” başlatılmış ve “İklim ve Sürdürülebilir Kalkınmaya dair Marakeş Eylem Duyurusu” (Marrakech Action Proclamation) kabul edilmiştir.
BMİDÇS 23. Taraflar Konferansı (COP 23) 6-17 Kasım 2017’de Fiji başkanlığı adına Bonn’da yapılacaktır.
Paris Anlaşması’na Giden Süreç
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) 2007 yılında yayımlanan 4. Değerlendirme Raporunda küresel ısınmanın tartışmasız bir gerçek olduğu; sera gazı emisyonlarını önemli ölçüde azaltılmasında geç kalınırsa iklim değişikliğinin ağır etkilerinin olacağı ve dolayısıyla küresel emisyonların acilen hızlı bir şekilde azaltılması gerektiği vurgulanmıştır.
Bu çağrı dikkate alınarak 2007 yılında düzenlenen 13. Taraflar Konferansı sonucunda Bali Yol Haritası oluşturulmuş, iklim müzakerelerinde iki paralel süreç başlatılarak, Kyoto Protokolü için 2012 sonrası müzakereler ile 2020 sonrası yeni iklim rejiminin müzakereleri sürecine adım atılmıştır.
Bali yol haritasında, tüm gelişmiş ülkelerin ulusal plan ve programlarına uygun azaltım taahhütleri veya faaliyetleri üstlenmeleri; gelişmekte olan ülkelerin ise teknoloji, finansman ve kapasite geliştirme faaliyetleri ile sağlanan ve desteklenen sürdürülebilir kalkınma hedefleri bağlamında, ulusal programlarına uygun azaltım faaliyetleri (NAMA) üstlenmeleri yer almıştır. 2012 sonrası iklim rejiminin belirlenmesi için ise, ortak vizyon, azaltım, uyum, teknoloji transferi ve finansman konu başlıkları altında müzakeler gerçekleşmiştir.
2009 yılında Kopenhag’da düzenlenen 15. Taraflar Konferansı uluslararası toplumda hayal kırıklığı yaratmış olmasına karşın, konferans sonucunda oluşturulan yasal bağlayıcılığı olmayan “Kopenhag Uzlaşma Metni”, müzakerelere yön verecek bir siyasi uzlaşı belgesi olmuştur.
Ek-I ülkelerinin 2020 yılı için sayısallaştırılmış, tüm ekonomiyi kapsayacak şekilde emisyon azaltım hedeflerini uygulamayı taahhüt etmiş, Ek-I Dışı ülkeler ise, azaltım faaliyetlerini (NAMA) uygulayacaklarını ifade edilmişlerdir. Uzlaşma metninde ilk kez Yeşil İklim Fonu (GCF) telaffuz edilmiş; iklim değişikliğiyle mücadelenin en önemli ayağı olarak gelişmekte olan ülkelere sağlanacak finansman desteği çerçevesinde, 2010-2012 dönemi için gelişmekte olan ülkelere 30 milyar dolar, uzun dönemde ise, 2020 itibariyle yıllık 100 milyar dolar finansman yardımı yapılması kararı alınmıştır. Bu fonun büyük bir kısmının ise Yeşil İklim Fonu üzerinden gitmesi gerektiği belirtilmiştir. Kopenhag’da ayrıca İklim Teknoloji Merkezi ve Ağı’nın (CTCN) temelini oluşturan teknoloji mekanizması kurulması kararı alınmıştır.
Bu doğrultuda, 2010 yılında Cancun’da düzenlenen 16. Taraflar Konferansı sonrasında Yeşil İklim Fonu (GCF) ve CTCN’in kurulmasına karar verilmiştir. Finansman hedefi olarak yine Kopenhag uzlaşma metninde geçen kısa vadede 30 milyar dolar, uzun vadede ise 100 milyar dolar zikredilmiştir.
2011 yılında Durban 17. Taraflar Konferansında, 2015 yılında imzalanmak üzere 2020 yılında yürürlüğe girmesi beklenen uluslararası bir anlaşma taslağı hazırlanması için Durban Güçlendirilmiş Eylem Platformu Geçici Çalışma Grubu (ADP) oluşturulmuştur.
2012 yılında düzenlenen Doha Konferansı, Kyoto Protokolü’nün ikinci taahhüt döneminin kabul edilmesinin yanısıra, iklim değişikliğinden en fazla etkilenen küçük ada devletleri ve en az gelişmiş ülkelerinin “iklim değişikliğinin etkilerinden kaynaklanan kayıp ve zararlar” kavramının uluslararası müzakerelere eklenmesi bağlamında önemli bir dönüm noktası olmuştur.
2013 yılı sonunda gerçekleştirilen Varşova 19.Taraflar Konferansı sonucunda, sözleşmeye taraf tüm ülkeler, 2020 yılı sonrası tarafların iklim değişikliği ile mücadele çerçevesinde çabalarını yansıtacak ulusal olarak belirleyecekleri katkılarını 21.Taraflar Toplantısı öncesi 2015 yılı Ekim ayına kadar sunmaya davet edilmiştir.
Varşova sonrası, 2014’de Lima’da gerçekleştirilen 20.Taraflar Konferansında ise ulusal katkıların çerçevesi belirlenmeye çalışılmış, konferans çıktısı olan “İklim Eylemi için Lima Çağrısı” belgesi ekinde, 2015 yılında kabul edilmesi öngörülen yeni anlaşma metninin öğeleri ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur.
Yeni rejimin üzerinde genel bir mutabakatın oluşması ve IPCC’nin zaman içerisinde giderek daha güçlü bir şekilde ortaya koyduğu veriler doğrultusunda, 30 Kasım-12 Aralık 2015’de düzenlenen BMİDÇS 21. Taraflar Konferansı sonucunda Paris Anlaşması üzerinde uzlaşıya varılmıştır.
Kaynaklar:
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/trumpin-yaptigi-cilginlik-40840370