İTO 64.cü Meslek Komitesi Elektrik Ekipmanları Adayı

İTO 64.cü Meslek Komitesi Elektrik Ekipmanları Adayı Nazım Erdemir

İTO 64.cü Meslek Komitesi  Elektrik Ekipmanları Adayı Nazım Erdemir Elektrik

İTO 64.cü Meslek Komitesi Elektrik Ekipmanları Adayı Nazım Erdemir

İTO 64.cü Meslek Komitesi Elektrik Ekipmanları Adayı Nazım Erdemir

Sn. İTO 64.cü Meslek Mensubu Kardeşlerim;

9 Nisan 2018 tarihinde yapılacak olan Meslek Komitesi seçimlerinde şeffaf, denetlenebilir, tüm esnaflara eşit mesafede bir İstanbul Ticaret Odası oluşturabilmek amacıyla yola çıkmış bulunmaktayım.

 

İTO’ nun sizlerin ödediği aidatlardan oluşan bütçesinden esnaf kardeşlerimize sağladığı, tüm imkanlardan haberdar olmanız ve bu imkanlardan en üst düzeyde yararlanmanız için doğruluk ve dürüstlük ekseninde çalışmalarımızı yapmaktayım.

 

1974 yılından beri Elektrik Ekipmanları üretim, pazarlama merkezi olarak bilinen Karaköy Bankalar Caddesi’nde bulunmaktayım. 1983 yılına kadar çalışan olarak, 1983 ‘den itibarende Erdemir Elektrik Pano Otomasyon İnş.San.Tic.A.Ş. firmasını kurarak aranızda ticari faaliyetlerime devam etmekteyim.

 

Hepimizin bildiği gibi İTO gerek bütçesiyle  gerekse  üye sayısı bakımından Avrupanın birinci, Dünyanın ikinci büyük sivil toplum örgütüdür.

 

Yılların verdiği tecrübe ve gözlemler, çok sayıdaki esnaf kardeşlerimizle yaptığımız değerlendirmeler açık ve seçik göstemektedir ki esnaf İTO’yu sadece aidat ödemesi gereken bir yer olarak bilmekte, odadan sağlayabileceği hizmetlerden ve imkanlardan haberdar olamamakta, Oda yönetimleri de esnaf kardeşlerimizle iletişim kurup bu imkanları onlara anlatmamaktadır.

 

Doğruluk, Dürüstlük, Hak ve Adalet düsturuyla çıktığım bu yolda bu eksiklikleri gidermek, odayı sadece aidat ödenmesi gereken bir masraf kapısı olarak gösteren anlayışı değiştirip oda ile esnafı buluşturabilmek, imkanları tüm esnaf kardeşlerimize eşit bir şekilde taşıyabilmek ve sorumluluk sahibi bir oda yönetimi oluşturarak bu hizmet ve imkanları kapı kapı esnaf kardeşlerimize anlatabilmek amacıyla desteklerinize talibim.

 

Kısaca İTO ‘nun hizmetlerinden bahsetmek istiyorum;

1-) Üyelerinin düşük faiz oranıyla kredi kullanabilmeleri için bankalara belirli miktarda paralar yatırmaktadır.

2-) Binlerce öğrenciye burs olanakları sağlamakta, ayrıca yurt dışında yüksek lisans, doktora gibi çalışmalarda binlerle ifade edilen sayıda öğrencilere burs sağlamaktadır.

3-)Vakıf ‘a ait Ticaret Üniversitesi’nde üyelerinin çocuklarını indirimli harçlarla okutmaktadır.

4-) Komitenin kendi meslek mensubu arkadaşlarının sorunlarının çözümü için toplantılar düzenlemesi için belirli bir bütçe aktarmaktadır.

5-) Kandilli’de Cemile Sultan Korusu Sosyal Tesisleri’nde Nişan, Düğün, İş toplantıları ve yemekleri tertiplemektedir.

6-) Tesislerde yüzme sporu yapmak isteyenlere Oda olarak hizmetler vermektedir.

7-) Yurt dışından gelen heyetlerle meslek mensuplarını bir araya getirmekte ve karşılıklı ticari anlaşmalar yapmasına yardımcı olmaktadır.

😎 Yurt içi, yurt dışı fuar etkinliklerinde stand açmak isteyen üyelerine indirimli yer tahsis edilmesi konusunda yardımcı olmaktadır.

9-) Çeşitli bölgelerde İlk Öğretim ve Teknik okullar yapılıp MEB ‘e teslim edilmektedir.

10-) Yurt dışı iş seyahatlerini tertiplemekte, vize alımlarında yardımcı olmaktadır.

11-) Ramazan ayında meslek gurubu komitelerine, kendi meslek guruplarında çalışan asgari ücretli, hamal gibi ihtiyaç sahiplerine  dağıtılmak üzere belirli sayıda Ramazan kolileri vermektedir.

Burada daha sayamadığım hizmetler ve etkinlikler mevcuttur. Şimdi bütün bu saydıklarımızın ışığında siz değerli meslek mensubu kardeşlerime soruyorum;

Yüzde kaçınız bu hizmetlerden haberdar olmuştur ve yüzde kaçınız bu hizmetleri almışsınızdır.

Bu güne kadar sizleri haberdar etmeyen  sen, ben, bizimkiler anlayışı ile esnafla bu imkanları paylaşmayan, görevini layıkıyla yapamayan bu kardeşlerimize karşı demokratik bir cevabınızın olacağını ümit ediyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, Meslek Grubu kardeşlerimize sevgi ve saygılar sunar, değerli katkılarınızdan dolayı şimdiden teşekkür eder, İTO seçimlerinin camiamıza ve milletimize hayırlı olmasını dilerim.

64. Meslek Grubu Komitesi Adayı;

Nazım Erdemir ve Arkadaşları

Not: Seçme ve seçilme şartı, munzam aidat borcunun olmaması, imza sirkülerindeki yetki süresinin bitmemiş olması gerekir.

Firmaların kuruluşunun Nisan 2016 ‘dan önce olması gereklidir.

İTO 64.cü Meslek Komitesi Elektrik Ekipmanları Adaylarımız

1-) Erdemir Elektrik Pano Otomasyon İnş. San. Tic. A.Ş / Nazım ERDEMİR

2-) Pelsan Elk. Dış Tic. A.Ş / Yiğit GÖĞÜŞ

3-) Yavuz Pano A.Ş / Bünyamin CANİKLİ

4-) SiselElektrik Elektronik Ltd. Şti. / Cengiz ÖZCAN

5-) Es Elektrik Elektronik Otomasyon / Muzaffer KUTLU

6-) ÜçelElk. Ltd. Şti. / Reyhan SEZER

7-) Güney Elektrik Ltd.Şti. / İnan GÜNEY

😎 Çağrı Elektrik Mühendislik Metal Endüstri San. Tic. Ltd. Şti.

9-) Beta Elk. Ltd. Şti. / Doğan BEKTAŞ
1-) Enta Elektrik / İsmail DİLBER

2-) Akım Elektrik Otomasyon Ltd. Şti. / Eyüp VAZGEÇ

3-) Dostlar Elektrik Ltd. Şti. / Okan ORAK

4-) ErtayElk. Malz. Ltd. Şti. / Erol YILMAZ

5-) Eral İş Pano Ltd. Şti. / Erdoğan AKPINAR

6-) İkizpa Elektrik / İsmail BÖLÜK

7-) Saray Elektrik Ltd. Şti. / Gülüşah UÇAR

😎 Depar Kablo Ltd. Şti. / Murat SAÇLI

9-) Yılmaz Tasarım Dekorasyon Elk. Ltd. Şti. / Erhan YILMAZ

Broşür PDF

PERPA A BLOK YÖNETİM KURULU

PERPA KURUMSAL      PERPA İLETİŞİM   PERPA TİCARET MERKEZİ

Güney Kore Ticari Heyeti İstanbul’a geliyor

Güney Kore Ticari Heyeti İstanbul’a geliyor

Güney Kore’den 11 firmadan oluşan bir ticari heyeti geliyor.

Güney Kore Ticari Heyeti İstanbul'a Geliyor.

Güney Kore’nin sanayi kalbi olan CheonAn Şehrinde faaliyet gösteren ve

şehirdeki sanayi temsil eden 11 firmadan oluşan bir ticari heyet geliyor.

 

Kotra (Kore Ticaret Merkezi)nın oraganizasyonu ile düzenlenecek olan

ticari heyet programında Türk işadamları ile Koreli işadamlarının B2B görüşmesi

sağlanacak.

 

03 Nisan 2018 tarihinde Taksim Hilton Bosphorus otelinde düzenlenecek olan

programa katılım ücretsiz ve Türkçe-Korece tercümanların eşliğinde birebir görüşme imkanı bulacak.

 

Katılımcı bilgileri

 

1. Juhwan Biocell : www.jhbiocell.com

Kozmetik (ginseng özlü cilt bakım seti), Gargara (Ar-Ru gargle)

 

2. L-Light : www.l-light.co.kr

Yapay görme / görüntü işleme LED, UV kurutma LED

 

3. Green Polymer : www.greenpolymer.co.kr

Polimer kompound (PP, PA, ABS)

 

4. Chungho precision : www.chprc.co.kr

Su sayaçları

 

5. Morelife

Bitkisel sabunlar

 

6. Infinix : www.infinix.co.kr

Akıllı telefonları POS cihazına dönüştüren cihaz ve yazılım

 

7. D&F Korea : www.realx1.com

Kulak iletimli telsiz

 

8. Eunjin Bio : www.eunjinbio-en.com

Yem katkı maddeleri

 

9. CNT Dream

Cilt bakım ürünleri, BB/CC krem

 

10. Pureunsol

Cilt bakım ürünleri , Kadın bakım ürünleri

 

11. Hanung

Peptit içeren cilt bakım seti, Ginsengli gıda takviyeleri

 

Daha detaylı bilgilere ulaşmak için aşağıdaki kişiyle irtibata geçebilir.

 

– Yetkili : Merve Özpoyraz (Proje sorumlusu)

– Tel : +90 212 637 3180

– Email : info@kta-turkey.com

 

Darülaceze Sevgi Kermesi

Darülaceze Sevgi Kermesi

Perpa’da Darülaceze Sevgi Kermesi Açıldı

Darülaceze Sevgi Kermesi Perpa'da

Perpa’da Darülaceze Sevgi Kermesi Açıldı

Perpa’da Darülaceze Sevgi Kermesi Perpa 8. kat Sergi alanında açıldı. Açılışa Darülaceze Başkanaı hamza Cebeci, Başkan Hasan Sezgin, A ve B Blok yönetim Kuruku üyeleri ile birlikte çok sayıda esnaf katıldı.

Darülaceze kermesi

Darülaceze sakinlerinin el emeği ürünlerinden oluşan ”DARÜLACEZE SEVGİ KERMESİ”nin açılışında bir konuşma yapan Başkan Hasan Sezgin, ‘Yaşlılar Haftası nedeni ile tüm yaşlılarımıza sağlıklı sıhhatli bir yaşam diliyorum, Darülaceze’yi Perpa’da ağırlamaktan memnuniyet duyuyoruz,’ dedi.

Darülaceze Kermesi

B Blok Yönetim Kurulu Üyesi Sayın Hacı Demir ise ‘’İslamiyet’te yaşlılara verilecek değer en güzel şekilde dile getirilmiştir. Hizmetiniz için şükranlarımızı sunarız ‘’ dedi.

Darülaceze Kermesi

Açılış konuşmasını gerçekleştiren Başkan Hamza Cebeci de huzurevlerinin sayısına işaret ederek ‘’Amacımız yaşlı bakımevlerini çoğaltmak değil, ama mecburiyet varsa da en iyisini yapmak, PERPA yönetiminin sakinlerimizin el emeği ürünlerine sergi salonlarını açarak bu kermesi gerçekleştirmemize sağladıkları katkı için teşekkür ederim.’’ dedi.

Darülaceze Kermesi

Konuşmaların ardından kurdele kesimi ile kermes açılışı gerçekleştirildi. Özenle hazırlanan kermes ürünlerinin yanında Darülaceze sakinleri de workshop çalışmaları ile kermese renk kattı.
Darülaceze Kermesi

Kermes açılışından sonra Başkan Hamza Cebeci A Blok yönetiminde ağırlanarak kendisine günün anısına Başkan Hasan Sezgin tarafından plaket verildi.

Darülaceze Kermesi

Üretmekten, paylaşmaktan sevmekten ve sevilmekten aciz değiliz. Tüm Darülaceze’ye gönül verenleri kermesimize bekleriz.
Darülaceze Kermesi

Darülaceze Kermesi

Darülaceze Kermesi

 

Corona Virüs Covid-19 Nedir Korunma Yolları

Corona Virüs

Corona Virüs

Corona Virüs Nedir

Yeni Koronavirüs solunum yolu enfeksiyonu yapan bir virüstür

Yeni Koronavirüs Nasıl Bulaşır

Hasta kişilerin öksürme veya hapşırmayla ortaya saçtığı damlacıkların ortamdaki diğer bireylerin ağız, burun ve gözlerine temasıyla, damlacıkların yapıştığı yüzeylere dokunduktan sonra ellerin ağız, burun veya göze götürülmesiyle bulaşabilmektedir.

Yeni Koronavirüs Belirtileri Nelerdir?

En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve solunum sıkıntısıdır. Şiddetli vakalarda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilir.

Yeni Korona virüsün kuluçka süresi 2 ila 14 gündür.

Corona

Corona Virüs Korunmak İçin Neler Yapılmalıdır?

Akut solunum yolu enfeksiyonlarının bulaşma riskini azaltmaya yönelik öneriler, Yeni Korona virüs enfeksiyonu için de geçerlidir.

Öksürme veya hapşırma sırasında ağız ve burun tek kullanımlık mendille kapatılmalı, mendil yoksa dirseğin iç kısmı kullanılmalıdır.

Tokalaşma ve sarılmadan kaçınılmalıdır.

Olabildiğince kalabalık ortamlardan uzak durulmalıdır.

Kirli ellerle ağız, burun ve gözlere dokunulmamalıdır.

El hijyenine önem verilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun

olmadığı durumlarda alkol içerikli el antiseptiği kullanılmalıdır.

Sınıflar ve iş yerleri başta olmak üzere kapalı alanlar sık sık havalandırılmalıdır.

Bağışıklık sistemini güçlendirmek için dengeli ve sağlıklı beslenilmelidir.

Gıdalar tüketilmeden önce iyice yıkanmalıdır.

 

BELİRTİLERİ VARSA NELER YAPILMALIDIR?

Son 14 gün içerisinde enfeksiyon görülen ülkelerin birinden geldiyseniz cerrahi maske takarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

Eğer öksürüyorsanız, ateşiniz varsa ve nefes almakta zorlanıyorsanız, cerrahi maske takarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurun.

Evde izolasyon önerilen bir kişiyle aynı odada bulunduğunuz anlarda maskenizi mutlaka takın.

SIKÇA SORULAN SORULAR

TANISI NASIL KONULUR?

Yeni Koronavirüs’ü tespit edebilmek için gerekli olan moleküler testler ülkemizde mevcuttur. Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü laboratuvarlarında çalışılmaktadır.

ÖNLEMEK VEYA TEDAVİ ETMEK İÇİN BİR İLAÇ VAR MIDIR?

Halen hastalığa özel bilinen bir tedavi yoktur. Hastanın genel durumuna göre gerekli destekleyici tedavi

uygulanmaktadır.

ANTİBİYOTİKLERLE TEDAVİ EDİLEBİLİR Mİ?

Antibiyotikler virüslerin neden olduğu enfeksiyonları önlemek veya tedavi etmek amacıyla kullanılmaz.

AŞISI VAR MIDIR?

Yeni Koronavirüs için geliştirilmiş bir aşı henüz bulunmamaktadır. Fakat aşı geliştirme çalışmaları ve tedaviye yönelik çalışmalar devam etmektedir.

KİMLER DAHA FAZLA ETKİLENİR?

Elde edilen veriler doğrultusunda, ileri yaştakiler ve kronik hastalığı olanlarda enfeksiyonun ağır seyretme riski yüksektir.

EVDE BAKILAN HAYVANLAR YENİ KORONAVİRÜS BULAŞTIRABİLİR Mİ?

Evde bakılan kedi/köpek gibi evcil hayvanların Yeni Koronavirüs ile enfekte olması beklenmemektedir.

Evcil hayvanlarla temas sonrası her zaman eller su ve sabunla yıkanmalıdır. Böylece hayvanlardan bulaşabilecek hastalıklara karşı korunma sağlanacaktır.

DGR Temizlik Perpa Acil Eylem Planı

Sağlık Bakanlığı Corona Virüs PDF

Toplumsal Afet Platformu Corona Virüs Korunma Yolları PDF

Corona Virüs Korunma Yolları

Corona Virüs Korunma Yolları

 

Perpa Ticaret Merkezi B/Blok Mavi Avlu Kat:4 No:372 Şişli / İstanbul

Telefon: +90 212 320 87 88

WhatsApp/Gsm: +90 544 344 26 16

info@yoncaambalaj.com

Diğer Temizlik Ürünleri

MASKE ÇEŞİTLERİ

YONCA AMBALAJ

AMBALAJ MALZEMELERİ

PERPA FİRMALARI

PERPA TİCARET MERKEZİ

PERPA FACEBOOK

PERPA İLETİŞİM

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti CHP İstanbul Milletvekili

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve CHP Şişli İlçe Örgütü Yöneticileri Perpa’yı ziyaret etti. Perpa 8. kat girişinde Perpa A Blok başkanı Hasan Sezgin, A ve B Blok yönetim kurulu üyeleri tarafından karşılanan Gürsel Tekin, Perpa A Blok yönetimini ziyaret etti.

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

Başkan Hasan Sezgin, ziyaretçi heyet ve Gürsel Tekin’e hoşgeldiniz diyerek kısaca Perpa’yı tanıttıktan sonra, kapılarımızın, her siyasi anlayışa açık olduğunu belirterek ziyaretlerinden dolayı teşekkür etti.

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

A Blok yönetiminde kısa bir konuşma yapan Gürsel Tekin, Perpa’yı çok iyi bildiklerini belirterek, karşılama ve ağırlamadan dolayı, Başkan Hasan Sezgin ve yönetim kurulu üyelerine teşekkür etti.

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti’nin sadece yönetimlere yapılması planlanmıştı fakat yoğun ilgi ve kalabalık nedeniyle toplantının devamı Perpa Konferans Salonu’nda yapıldı.

Gürsel tekin Perpa Ziyareti

Perpa Konferans Salonu’ndaki toplantıda Perpa B Blok Saymanı Hacı Demir, konuklara hoşgeldiniz diyerek kısaca esnafın yaşadığı sorunları anlattı.

Gürsel Tekin Perpa ziyareti
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, Perpa Ticaret Merkezi’ndeki esnaf ve yöneticileri ziyaret etti. Tekin, Perpa Ticaret Merkezi’nde Perpa Konferans Salonu’nda Perpa Ticaret Merkezi A Blok Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Sezgin, B Blok Yönetim Kurulu Üyesi Hacı Demir ve Nihat Sarayönü ile birlikte esnaf ve yöneticilerin sorunlarını dinledi. Esnaf ve yöneticilerle bir araya gelen Tekin, Perpa’nın her sektörün yaşam alanı bulduğu ve ticaret yaptığı bir alan olduğunu belirterek, “Türkiye’deki ticaretin durumunu öğrenmek istiyorsanız Perpa’ya, Kapalıçarşı’ya ve çeşitli bölgelerde örneğin Adana’da Turgut Özal bulvarındaki esnafa, Kayseri’de Nato Caddesi’ndeki esnafa uğrayacaksınız. Ticaretin hangi boyutta olduğunu net olarak göreceksiniz” dedi.

Gürsel Tekin Perpa ziyareti

“OLASI BİR SIKINTIDA İHTİYAÇLARIMIZI DÜŞMANLARDAN MI KARŞILAYACAĞIZ?”

‘Cumhuriyet’in 3 önemli beyazı var’ diyen Gürsel Tekin, toplantı salonunda yaptığı konuşmada “Türkiye’nin bekası açısından bu 3 beyaz önemli. Yarın herhangi bir sıkıntıda dünyayla ambargoyla karşı karşıya kaldığınızda giysinizi, battaniyenizi, ihtiyaçlarınızı kendiniz karşılayın diye yapılmıştır bu. Şu anda ne yazık ki pamuk yok. İkinci temel ihtiyacımız hepimizin bildiği; un. Temel gıdamız ekmek. 62 tane un fabrikası, 70 yıllık 80 yıllık un fabrikaları ne yazık ki kilit vurdular. Ne diyor bizim siyasetçiler? ‘7 düvel bize düşman’. 7 düvel bize düşmansa yarın olası bir sıkıntı yaşadığımızda bu ihtiyaçlarımızı o düşmanlardan mı karşılayacağız?” dedi.

Gürsel Tekin Perpa ziyareti

GÜRSEL TEKİN’DEN ADAYLIK SORUSUNA CEVAP

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti Bir gazetecinin , “Perpa Ziyareti’nizin adaylık ile bağlantısı var mı ?” şeklindeki sorusu üzerine Tekin, “Adaylık meselesine gelince, takdir edersiniz ki Cumhuriyet Halk Partisi önce bütün çabasıyla, milletvekilleriyle, yöneticileriyle ‘bu seçimi nasıl alabiliriz?’ onun uğraşı içinde olmalı. Genel merkezimiz, parti yöneticilerimiz, örgütlerimiz bu kararı verir. Bize bir görev düşer mi, düşmez mi takdir örgütündür. Bugün hiç kimseyle ilgili böyle bir talep açmanın doğru olmadığına inanıyorum. Önceliğimiz; ‘partimizi nasıl iktidar edeceğiz?’ O çaba içerisindeyiz” şeklinde yanıt verdi.

 

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

TİCARET ODASI VE ODALAR BİRLİĞİ’Nİ ELEŞTİRDİ

Gürsel Tekin, 2001 yılında yaşanan ekonomik krize de değinerek, “O krizde televizyonlarınızı açtığınızda her televizyonda istisnasız Türkiye Odalar Birliği Başkanı, Ticaret Odası Başkanı, hepsi televizyondaydı. Asıl görevi de bu. Esnafının derdini, kederini kamuoyuyla, iktidarla paylaşacak. Derdine derman olacak. Hiç Ticaret Odası Başkanlarını ya da Odalar Birliği Başkanı’nın konuşmalarını duydunuz mu? Görüyor musunuz?” şeklinde eleştiride bulundu.

‘BORCU, BORÇLA KAPATMA DÖNEMİ’

CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin, sözlerine şu şekilde devam etti:

“Memlekette yeni moda ‘borcu, borçla kapatma dönemi’. Bankalar borç vermiyor. Anadolu’nun hangi iline giderseniz gidin, yüzlerce tefeci şirketlerini görebilirsiniz. Biliyorsunuz, şimdi modernleşti adını değiştirdiler; ‘factoring’. Anadolu’da hepimizin bildiği tefecidir bunlar. Nerede bunlar? Kim çalışıyor?”

“BİZİM İTTİFAKIMIZ ‘BABA OCAĞI’ İTTİFAKI”

Bir gazetecinin Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin meclise sunduğu seçim ittifakı olan ‘Cumhur İttifakı’ için ‘nasıl değerlendiriyorsunuz?’ sorusu üzerine Tekin, “ Bizim ittifakımız ‘Baba Ocağı’ ittifakı. ‘Baba Ocağı İttifakı’yla bütün barajları yıkacağız. Onun için kimse ittifak falan aramasın. Takdir edersiniz ki, bugünkü bütün siyasi partilerin anası, babası Cumhuriyet Halk Partisi’dir” dedi.

“BUGÜN YİNE BENZİNE ZAM GELDİ”

Öte yandan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin ‘TL değer kaybetmiyor’ açıklamasına yönelik olarak “ TL değer kaybetmedi diyor, bugün yine benzine zam geldi. Halbuki 3 yıl önce adam benzini 4 bin- 4 bin 200’e alıyordu. Şimdi 6 bin’e alacak Doğu’da ve Güneydoğu’da. Mizaha yasak getirdiler. Mizaha yasak gelmemiş olsaydı Zeybekci’yle ilgili 50 tane parodi dinlerdik” diye konuştu.

Toplantının ardından Gürsel Tekin’e Perpa Ticaret Merkezi A Blok Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Sezgin ve B Blok Yönetim Kurulu Üyesi Hacı Demir tarafından hediye takdim edildi. Tekin, Perpa ziyaretinin ardından ‘Yaşlılar Haftası’ nedeniyle Darülaceze Başkanlığı’na gelerek yaşlıları ziyaret etti.

Gürsel Tekin Perpa ziyareti

Gürsel Tekin kimdir?

Gürsel TekinArdahan iline bağlı Göle ilçesinde 1 Haziran 1964 yılında doğdu. Evli ve 3 erkek çocuk babasıdır.

Tekin, İlk ve ortaöğrenimini Ardahan’da tamamladı.

Lise öğrenimine Kars‘ta başladı. Tekin daha sonra Bülent Ecevit’in genel başkanlığını yaptığı Cumhuriyet Halk Partisi’nin gençlik örgütüne katıldı.

1981 yılında Kars Alpaslan Lisesi’nden mezun oldu.

Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi‘ni kazandı ancak yüksek öğrenimini sürdüremedi ve ekonomik nedenlerden dolayı ailesiyle birlikte İstanbul’a taşındı.

Tekin, 1981 yılında Kadıköy’de garson olarak çalışmaya başladı.

Gürsel Tekin, 1984 yılında Sosyal Demokrasi Partisi‘nde siyasete yeniden girdi.

1986-87 yılları arasında askerlik görevini yapan Tekin, siyasal yaşamına SODEP‘in ardılı olan Sosyal Demokrat Halkçı Parti’de devam etti. Aynı dönemde ticarete atıldı.

26 Mart 1989’da yapılan 1989 yerel seçimlerinde SHP’den Kadıköy Belediye Meclis Üyesi seçildi. 5 yıl sonra yapılan 1994 yerel seçimlerinde üyeliğe yeniden seçilen Gürsel Tekin, 1995 yılında SHP ile CHP’nin birleşmesi üzerine görevini CHP’li olarak sürdürdü ve partinin ilçe yönetim kuruluna girdi.

1999 yerel seçimleri ve 2004 yerel seçimlerinde belediye meclis üyeliğine tekrar seçildi.

1997 yılında geldiği Kadıköy Belediye Başkan Vekilliği görevini sürdürdü. Bu görevlerinin yanı sıra 2004 yerel seçimleriyle İstanbul Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi oldu.

2002 – 2005 yılları arasında CHP İstanbul il başkan yardımcılığı yaptı. Görevinden ayrılan Şinasi Öktem’in yerine 14 Ağustos 2007’de partinin Merkez Yürütme Kurulu tarafından CHP İstanbul İl Başkanı olarak atandı.

2009 yerel seçimlerinin kampanya sürecinde CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte çalıştı.

2009 yerel seçimlerinde yeniden Kadıköy’den İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi üyesi seçildi.

4 Ağustos 2010 tarihli CHP Parti Meclisi toplantısında 48 üyenin oyuyla MYK üyeliğineseçildi. Bu üyelik CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından Tekin’in Genel Başkan Yardımcısı olacağı basına duyuruldu.

İletişim, Tanıtım ve Medya ile İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütürken 8 Mayıs 2014 tarihinde CHP Genel Sekreterliğine getirilmiş, Ocak 2016 yılına kadar bu görevde bulunmuştur.

Tekin, 23-24-25-26.dönem İstanbul milletvekilidir.

Gürsel Tekin Perpa Ziyareti

Birgün

PERPA HABERLERİ

PERPA DUYURULAR

PERPA FAALİYETLERİ

PERPA TİCARET MERKEZİ

PERPA İLETİŞİM

DİSK Genel Başkanı Kani Beko Perpa’da

DİSK Genel Başkanı Kani Beko Perpa’da

DİSK Genel Başkanı Kani Beko ve Şişli CHP İlçe Yönetim Kurulu üyeleri, kadın kolları ve belediye meclis üyeleri ile birlikte 25 bin işçinin çalıştığı Perpa Ticaret Merkezi yönetimini ziyaret etti.

Kani Beko ve CHP Şişli İlçe örgütü üyelerini Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin ve yönetim kurulu üyeleri karşıladı.

Görüşmede ülke ekonomisinde gelinen son durum başta olmak üzere çeşitli konularda fikir alışverişinde bulunuldu.

DİSK Genel Başkanı Kani Beko buradaki konuşmasında, işsizlik başta olma üzere birçok konuda ekonomik verilerin olumsuz sinyaller verdiğine dikkat çekti.

PERPA HABERLERİ

PERPA DUYURULAR

PERPA FAALİYETLERİ

PERPA TİCARET MERKEZİ

PERPA İLETİŞİM

PERPA HABER FACEBOOK

Çanakkale Geçilmez

Çanakkale Geçilmez

Çanakkale geçilmez

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “bu: bir Avrupalı! ”
Dedirir -yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

Çanakkale geçilmez
Çanakkale geçilmez…

Çanakkale Zaferimizin 103. yıldönümünde başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm şehit ve gazilerimizi saygı ve minnetle anıyoruz. Vatan size minnettardır.

 Çanakkale geçilmez

 

Çanakkale Savaşı, 1. Dünya Savaşı’nın sonlarına yaklaşırken 1915- 1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadasında Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir.

 Çanakkale geçilmez

 

Çanakkale savaşı, Birinci Dünya Savaşı içindeki, tarihin en kanlı bölümü olarak bilinir. Türk’ün sayısız zafer, şan ve şerefle dolu tarihinin en parlak sayfasıdır. 1. Dünya Savaşı’ndan kısa bir süre önce, 1911-1912 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika topraklarını İtalya’ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan hezimeti ise, Rumeli’deki son Türk hakimiyetini silip süpürmüştür. Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, 500 yıldır Türk olan Rumeli’nin kaybı, İstanbul ve Boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında siyasi yalnızlığımızın doğal bir sonucu olarak değerlendirilmiştir.

 Çanakkale geçilmez

 

Balkan Savaşında Yer Alan Başıbozuklar

Balkan Savaşı Başıbozukların son savaşı olmuştur

Dolayısıyla 1. Dünya Savaşı’na rastlayan günlerde Osmanlı Devleti yalnızlıktan ve emniyetsizlikten kurtulmak istemiş; fakat Balkan savaşının kötü hatıralarının tesiri altında kalan iki blokta Türk ittifakını küçümsemişler ve bu ittifakın kendileri için bir yük olmasından endişe etmişlerdi. Ancak, Alman İmparatoru, her iki blok arasındaki savaşta, Osmanlı devletinin hiç değilse bir kısım düşman kuvvetini meşgul edebileceği gerekçesiyle duruma müdahale etmiştir. Bu surette Osmanlı devleti, kaderine alelacele, 2 Ağustos 1914’te “üçlü ittifak’la bağlanmıştır. İşte Çanakkale Zaferini yaratan kuvvet, 1914 yazında küçümsenen değeri hakkında yanlış teşhis konan bu Türk Ordusu’dur. Avrupa’da savaş bütün şiddetiyle sürerken, hareket harbinin yerini siper harbi almıştır. Bu cephede yarma yapmak ve kesin sonuç almakta son derece zorlanmıştır. Halbuki “üçlü itilaf”ın askeri gücü günden güne artmaktadır. Bu güç, hareket savaşına müsait başka savaş alanlarında kullanılmalıdır. İngiltere başkanı Lloyd George ve Bahriye Nazırı Churchıll bu görüşü benimsemişlerdir. Çanakkale Savaşları, işte bu görüşü benimseyenlerin eseridir.

 Çanakkale geçilmez

Hareket sahası olarak Gelibolu Yarımadasının seçilmesi, bu bölgenin jeopolitik bakımdan çok büyük öneme sahip olmasındandır. Boğazlar, özellikle güney Rusya ve bütün Karadeniz kıyılarının açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır. Harp halinde bu geçidin kapanması, Rusya için hayati önem taşımaktadır. Zira, Rusya’nın insan ve hammadde kaynakları zengin, fakat sanayi ve mali imkanları sınırlıdır. Bunun için uzun ve sürekli bir savaşın gerektirdiği silah, cephane ve malzeme ikmalini temin edemeyecek durumdadır. Bu durumda Boğazlar Doğu cephesinin en müsait ve hayati menzil hattını teşkil etmektedir. Bu geçidin açılmasıyla Rusya’yı takviye edecek, Batı cephesinin yükünü hafifletecek dolayısıyla savaşı kısaltacaktır. Osmanlı devletinin savaş dışı edilmesiyle, muhtemelen Balkan devletleri ve İtalya “itilaf” devletleri yanında savaşa katılacaklardı. O zaman İngiliz Bahriye Nazırı olan Churchill’in ısrarla üzerinde durduğu bu fikirlere önceleri pek itibar edilmemiştir. Ancak 1914 Aralık ayında başlayan Türk-Sarıkamış Harekatı üzerine telaşlanan ve çok zor durumda kalan en azından hiç değilse bir kısım Türk kuvvetlerinin başka cephelere çekilmesini isteyen Rusya’nın yükünü azaltmak için, Çanakkale Seferi’ne karar verilmiş; fakat kesin neticeyi Batı cephesinde arayanları darıltmamak için öncelikle donanmayla ve zorla Çanakkale Boğazı geçilmeye çalışılmıştır. Çanakkale Savaşı genel hatları itibariyle: İtilaf Devletleri’nce; Osmanlı Devleti’nin başkenti konumundaki İstanbul’u alarak boğazların kontrolüne ele geçirmek, Rusya’yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden bini savaş dışı bırakarak ittifak devletlerini zayıflatmak amacı ile açılan cephedir.

 Çanakkale geçilmez

Hesaplaşma

Savaş Öncesi Avrupa Devletlerinin Genel Durumu

Yirminci yüzyılın başlarında Avrupa kendi sınırlarından taşıyordu. Ekonomik rekabet, sömürgecilik ve milliyetçilik akımları Avrupa’yı ikiye bölüyordu. Diğer yandan Almanya- Fransa ve Rusya- Avusturya arasındaki çekişmeler gerginliğe dönüşüyordu. 28 Haziran 1914’te Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahtı Arşidük Ferdinand’ın bir Sırp milliyetçi tarafından öldürülmesi bu gerginliğe son noktayı koydu. Bu olay üzerine Avusturya’nın 28 Temmuz 1914’te Sırbistan’a seferberlik ilanının ardından 1. Dünya Savaşı başlamış oluyordu. Bir yandan Almanya, Avusturya-Macaristan ve İtalya’dan oluşan “üçlü ittifak devletleri” bir yanda da İngiltere, Fransa ve Rusya’dan oluşan “üçlü itilaf devletleri” sonunda taraflar Avrupa’yı ikiye bölmeyi başarmışlardı. Savaş ilanlarının ardından İtalya tarafsızlığını ilan ettiyse de bir yıl sonra İtilaf Devletleri’ne katıldı. Bu sırada Osmanlı İmparatorluğu tarihin gördüğü en geniş sınırlarına sahip olmuş, her çeşit millet ve inanışı içinde barındıran ve yaklaşık 600 yıl süren saltanatını 20. yüzyılın başında kaybediyordu. Dışta ve içte yaşadığı mücadeleler Osmanlı Devleti’ni çökertiyor, topraklarını ve gücünü dağıtıyordu. Son olarak Trablusgarp savaşı ve Balkan savaşları ile arka arkaya yenilgiler alan Osmanlı Devleti, doğu Trakya dışında Avrupa’daki bütün topraklarını kaybetmiş, diğer ülkelerin nezdinde ki saygınlığını ve gücünü yitirmişti. Artık Osmanlı Devleti’nin ölümü bekleniyor ve diğer ülkeler tarafından paylaşım planları hazırlanıyordu.

 Çanakkale geçilmez

 

Osmanlı – Alman İttifakı

Rusya boğazları ele geçirip sıcak denizlere inmeyi hedeflerken, İngiltere Süveyş Kanalı ve Hint yolunun güvenliği için Filistin’i ele geçirmeyi tasarlıyor. Fransa, Lübnan, Suriye ve Kilikya’nın kontrolünü düşlüyor; Almanlar doğuya yayılma politikası güdüyor, İtalyanlar ise Antalya’ya sahip olmak istiyordu. Birinci dünya savaşının patlak vermesinin ardından Osmanlı Devleti önce İtilaf devletleri ile birlikte olmaya niyetlendiyse de, Rusya’nın bu duruma soğuk bakması Osmanlı’yı Almanya’ya doğru itti ve 2 Ağustos 1914’te yapılan gizli bir antlaşma ile Osmanlı – Alman ittifakı kesinleşmişti. Bu tarihten sonra, güvenliği açısından seferberlik ve silahlı tarafsızlık ilan eden Osmanlı Devleti, 10 Ağustos 1914’te İngiliz donanmasından kaçan Goben ve Breslau adlı iki Alman savaş gemisini boğazlardan geçmesine izin verir ve Boğazları tüm yabancı gemilere kapatır. Goben ve Breslau boğazlardan geçmesi İtilaf devletlerinin tepkisine yol açmıştı. Bu gemilerin Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a geçmeleri büyük bir gerginlik yaratmıştı, çünkü Osmanlı devleti, Boğazlar antlaşması gereği boğazları tüm savaş gemilerine kapalı tutmak durumundaydı. Alman donanmasına bağlı bu gemilerin Boğazdan geçişine izin vermek savaş nedeni sayılacaktı. Bunun üzerine Osmanlı devleti, bu iki gemiyi daha önce İngilizlere sipariş ettikleri ve hatta parasını ödedikleri halde alamadıkları iki gemi yerine satın aldıklarını açıklar. Böylece, Yavuz ve Midilli adı verilen bu iki savaş gemisi Osmanlı Donanmasına katılmış olur. 27 Eylül 1914’te Amiral Soucgon komutasındaki Yavuz, tatbikat amacıyla çıktığı Karadeniz’e Ruslara ait Sivastapol ve Novorosisk limanlarını bombalayınca 1 Kasım 1914’te Ruslar Kafkasya’da sınırı geçerek fiilen savaş başlatmış ve Osmanlı Devleti de sıcak savaşı içine çekilmiş olur.

 Çanakkale geçilmez

İtilaf Devletleri’nin Boğazları açma nedenlerinin başında, elbette ki boğazların sahip olduğu stratejik önem yatıyordu. Rusya’ya yardım edebilmek hedefiyle yapılanan bu düşünce; aynı zamanda Almanya’dan yeterli yardım alamayacağı ve fazla direnemeyeceği düşünülen Osmanlı’yı tek başına ve planlanmış bir barışa mahkum etmeyi planlıyordu. Ayrıca Boğazları kazanmak demek, İstanbul’u ele geçirip Osmanlı ve tüm Avrupa üzerinde manevi bir yıkıma sebep olmak demekti. Tarafsız kalan pek çok ülke bu başarıya kayıtsız kalamayacak ve İtilaf devletleri’ne katıldıklarını açıklayacaklardı. Boğazlardan geçilebilirse, kazanılacak olan başarı tüm Müslüman sömürgeleri sindirecek, güneyde sömürge devletlerini rahatsız eden hiçbir şey yaşanmayacaktı. Bu düşünceyle İngiltere 28 Ocak 1915’te Osmanlı’ya savaş açma kararı aldı ve bu karara Fransa’da katıldı. Batı Cephesi’nde 1914 yılının Eylül ayı sonlarında Alman Orduları, Fransız-İngiliz savunmasını yaramamışlar, tüm Batı Cephesi’nde cepheler kilitlenmişti. Bu durum Almanya açısından Batı Cephesi’ndeki savaşta kısa sürede bitmeyeceği anlamına geliyordu.

 Çanakkale geçilmez

Avrupa cephelerindeki bu gelişmeler, İngiltere ve Fransa’yı müttefikleri Rusya’yı desteklemek zorunda bırakmıştı. Zaten Rusya, Almanya üzerinde yeterince güçlü bir baskı yapmaktaydı. Kısıtlı endüstriyel kapasitesi dolayısıyla İngiliz ve Fransız desteğine gerek duyuyordu. Fransa ve İngiltere’nin desteği sağlaması için olası dört yol vardır. Kuzey ulaşım hatlarından ikisi olanaksızdır. Kuzey Buz Denizi, yılın çok büyük bölümünde donmuş olduğundan deniz ulaşımına olanak vermemektedir. Baltık Denizi ise Alman Donanması’nın denetimindedir. Orta ulaşım yolu olan Avrupa karayolu ise aynı şekilde Alman denetimindedir. Olası dördüncü yol ise Osmanlı Devleti’nin denetiminde bulunan Çanakkale ve İstanbul boğazlarının oluşturduğu denizyoludur. Çok yakın geçmişte, Balkan Savaşı’nda, Trablusgarp Savaşı’nda ve Sarıkamış Harekatı’nda ağır yenilgiler almış olan Osmanlı Devleti’nin askeri gücü, İtilaf Devletleri’nce zaten yetersiz olarak değerlendirilmektedir. Avrupalılarca “hasta adam” olarak görülen yaşlı Osmanlı Devleti’nin boğazlardaki bir saldırıyı kaldıramayacağı düşünülmektedir. Eğer boğazlar askeri olarak kontrol altına alınabilirse, Rusya’nın desteklenmesi olanaklıdır. Gerçekten de Rusya, Kasım ayı başlarında müttefiklerinden Çanakkale Boğazı’na göstermelik de olsa bir saldırı yapılmasını istemiştir. Böylece Kafkasya da Osmanlı ordusunun baskısı hafifleyecektir.

 Çanakkale geçilmez

Öte yandan Rusya direnmeyi sürdürecek olursa, Almanya’nın Batı Cephesi’nde yeni bir taarruza kalkışma olanağı da pek yoktur. Bu tespit, özellikle İngiliz yüksek komutanlığının, Batı Cephesi’ndeki kuvvetlerin bir bölümünün burada atıl tutulup tutulmadığının sorgulanmasına yol açmıştı. Ayrıca İngiliz donanması da yeterince etkili kullanılmamaktadır. Böylece Batı Cephesi’nden alınacak bir kısım kuvvetle donanmanın işbirliği ile daha etkili ve sonuç alıcı bir harekata girişilmesi yolları aranmaya başlandı. Sonuçta Boğazlara yönelik bir operasyon planı üzerinde tartışılmaya başlanmıştır. Rusya ile bağlantının bu şekilde boğazların kontrolünün sağlanarak sonuçlandırılması, Osmanlı devletinin başkenti olan İstanbul’un da işgalini kaçınılmaz olarak gerektirmektedir. İkisi, aynı anda gerçekleşecek sonuçlardır.

 Çanakkale geçilmez

 

Çanakkale Savaşı – Deniz Harekatı

 

Winston Churchill

Dünyadaki bütün denizlere hakim olmaya çalışan İngilizler, boğazları ele geçirmek için donamanın yeterli olacağına inanıyorlardı. Bahriye Nazırı Churchill’in planları Akdeniz filosu komutanı Amiral Carden tarafından da desteklenince, Lord Fisher’in şüpheli gördüğü bu harekatın donanma ile yapılmasına karar verildi. Tarihinde hiçbir yenilgi almamış olan İngiliz donanmasının silah, teknoloji ve başarı açısından kendine güveni tamdı. Dünyanın yenilmez donanması, Fransa’nın da desteği ile dünyanın en büyük armadasını oluşturuyordu. Bu donanmaya karşı gelebilecek hiçbir güç düşünülemezdi. Hele ki yıpranmış, teknoloji açısından zayıf ve parçalanmak üzere olan Osmanlı, bu armada ile asla baş edemezdi.

 Çanakkale geçilmez

İtilaf devletlerinin deniz harekatı 19 Şubat 1915’te başladı. 13 Mart 1915’e kadar düşman gemileri tabyaları top ateşine tuttu, mayın tarama gemileri olabildiğince yol açtı. Boğazları zorlayarak geçebileceklerine inanan düşman kuvvetlerinin, kararlı ve dirençli bir karşılık almaları bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyordu. Bir ay boyunca yapılan binlerce mermi atışının ardından çok da büyük bir gelişme elde edilememişti.

 Çanakkale geçilmez

18 Mart’a kadar geçen bu dönemde boğazın girişinde bulunan Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları tahrip edilmişti. Boğaza giriş kapıları aralanmış ama hala ilerde olacaklar belirsizdi. Ve 18 Mart 1915 sabahı geldiğinde kimse günün sonunda neyle karşılaşılacağını bilmiyordu. 17 Mart 1915’te Amiral Carden’in yerine Amiral de Robeck’in atanmasıyla 18 Mart da gerçekleşecek plan uygulanmaya konuluyordu. Plana göre; 18 Mart sabahı 3 deniz tümeninden oluşan düşman filosu boğazda belirdi. Filonun en güçlü gemilerinden oluşan 1. tümen bizzat Amiral de Robeck tarafından kumanda ediliyordu.

 Çanakkale geçilmez

 

Queen Elizabeth Zırhlısı

Queen Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson muharebe gemilerinden oluşan 1. tümen saat 10:30’da boğazdan içeri girdi. Filonun önündeki muhripler savaş alanını tanıyorlardı. Planlanan noktaya ulaşıldığında Queen Elizabeth hedefi Rumeli Mecidiye Tabyası, Lord Nelson’un hedefi Namazgah Tabyası, İnflexible hedefi ise Rumeli Hamidiye Tabyası idi.

 Çanakkale geçilmez

Bu arada düşman gemileri Kumkale’den gelen tedirgin edici ateş hattına da girmişlerdi. Obüslerden üstlerine ateş yağıyordu. Yine de mesafe uzak olduğundan Türk bataryaları savaş gemilerine karşılık veremiyordu. Saat 12:00 sularında Çimenlik, Rumeli Hamidiye ve Anadolu Hamidiye ateş almıştı. Plana göre büyük savaş gemilerinden oluşturulan 3. tümen, 1. tümenin arkasından harekete geçti ve hat önündeki yerini aldı. Yavaş yavaş yaklaşan gemiler bu cesurane ilerleyişlerinde Türk bataryalarından düşen mermi ateşi altında hatta vardılar. Şiddetli yapılan karşılıklı çatışmalarda aradaki bataryalar sustuysa da merkez bataryalar ateşe devam ediyorlardı. 900 yarda kadar içeri sokulduklarından şiddetli ateş bu gemilerin üzerine yağıyordu. 3. tümene ait olan iki İngiliz gemisi Triumph ve Prince George hattın kıç omuzluklarında yerlerini almış Rumeli Mesudiye ve Yıldız Tabyalarını hedeflemişlerdi. Rumeli merkez bataryaları çok yoğun bir ateş altındaydı. Mermilerin çoğu tabyalar içine düşmüş, telefon hatlarını bozmuş, yangınlar çıkarmıştı. Rumeli Mecidiye Tabyası topçuların şehit olması ile devre dışı kalmıştı.

 Çanakkale geçilmez

Planın ikinci aşamasında Türk bataryaları üzerinde yeteri kadar üstünlük sağlanabilirse Albay Hayes Sadler komutasındaki 2. tümen devreye girecekti. Ocean, İrresistible, Albion, Vengeance, Swiftsun ve Majestic’ten oluşan 2. tümen 3. tümenin yerini alacak ve kurulan B hattından son olarak yakın muharebe yapılarak tabyalar içinden olmayıp mayın hatlarını savunan toplar tahrip edilerek bombardımandan hemen sonra mayın tarama işlemlerine başlanacaktı.

 Çanakkale geçilmez

Fakat 3. tümenin yerini alacak 2. tümen gelmeden önce beklenmedik bir şey oldu. Saat 14:00’e doğru Suffren büyük bir hızla Boğazı terk etmekte ve Bouvet’de onu izlemekteydi. A hattını geçmek üzereyken Fransız gemisi Bouvet’de bir iki patlama oldu ve Anadolu Hamidiye Tabyasınca ateş altındayken 3 dakika içinde sulara gömüldü. İtilaf donanmasında büyük bir şaşkınlık yaşanıyordu. Queen Elizabeth ve Agamemnon dışındaki bütün gemiler ateşi kestiler. Muhripler ve istimbotlar personeli kurtarmaya gittiklerinde 20 kişi kurtarılabilmiş, 603 kişi sulara gömülmüştü. Bu arada 12:30 sularında Goulois isabet almış ve ağır yaralarla boğazı terk ediyordu. 15:30 sularında mayına çarpan Inflexible’ın durumu kötüydü ama yoğun çabayla Bozcaada ya ulaştı. 2. tümen İngiliz gemileri, 3. tümenin yerini aldığında bu manzara ile karşılaşmıştı. Saat 14:30’da ateşe başlayarak 10 yardaya kadar yaklaştılar. Namazgah Tabyasını bombardıman ediyorlardı. Saat 15:00’te Rumeli Hamidiye daha sonra da Namazgah aldığı isabetle savaş dışı kalmıştı.

 

 

Seyit Onbaşı’dan daha sonra aynı topu

bir daha kaldırması istenmiş fakat kaldıramamıştır.

Bu nedenle tahtadan yapılmış bir topla

fotoğraf çektirmiştir.

Anadolu Hamidiye Tabyası hasar görmemişti ve İrrisitible’a ateş ediyordu. Saat 15:14’de İrrisitible’de korkunç bir patlama duyuldu. Saat 16:15’te tabyalarda uzaklaşmak isterken bir mayına çarptı. Bu bölgede bir gece önce Nusret’in döktüğü mayınlar hiç hesapta yokken can alıyordu. Bölgenin mayınlı olduğunu anlayan Amiral de Robeck 2. tümenin geri çekilmesi için emir verdi. Bu sırada Seyit Ali Onbaşı tek başına taşıdığı 215 kg’lık topu kundağa yerleştiriyor ve Ocean’ı durmadan yaralıyordu. Bunun üzerine bir de 18:05’te geri çekilirken Ocean da mayına çarptı. Güçlü top ateşine rağmen Ocean’ın personeli muhripler tarafından kurtarıldı. 18 Mart’a yaşananlar şaşkınlık yaratmıştı. Lord Fisher gibi ordusuz bir donanmanın başarıya ulaşamayacağını söyleyenler haklı çıkıyor, De Robeck ve Churchiil gibi hala donanma ile boğazları zorlayıp İstanbul’a çıkabileceği düşüncesi yeni hareket planları doğuruyordu. Türk tarafı ise, 18 Mart’ta kazandığı zaferden dolayı kendisine olan güvenini tazelemiş, Çanakkale’nin Boğazlardan geçilemeyeceğini tüm dünyaya göstermişti. Bu zaferin ardından, Müttefiklerin kaçınılmaz kara harekatına karşı Türk tarafı da son sürat hazırlıklara başlamıştı. Çanakkale’de 5. Ordu oluşturulmuş başına da Mareşal Liman Von Sanders getirilmiştir. Kıyılar dikenli tellerle çevriliyor, birlikler önemli yerlere yerleştiriliyordu. Müttefik çıkarmasını bekleyen bir başka kişi ise 19. İhtiyat Tümeni’nin başında bulunan Yarbay Mustafa Kemal’di.

 

Çanakkale Savaşı – Kara Harekatı

Çanakkale Savaşları’nda Deniz Harekatı’nın başarısızlığı umutları Kara Harekatı’na çevirmişti. Daha 1 Mart’ta Yunanistan, Gelibolu Yarımadası’nı işgal etmek mümkün olduğu takdirde İstanbul üzerine yürümek üzere İngiltere’ye üç tümenlik bir kuvvet önermişti. İngiliz ve Fransızlara kalsa öneri kabul edilebilir. Ancak Rus Çarı, İngiliz Büyükelçisi’ne, hiçbir şart altında Yunan askerinin İstanbul’a girmesine izin vermeyeceğini bildirerek bu tasarıyı önledi. Londra’da ise, harekatı Donanma yalnız mı yapsın, yoksa Kara ordusu ile birlikte mi hareket etsin tartışması yapılmakta idi. Bir kara ordusuna ihtiyaç olduğunu savunanların arasında Lord Fisher geliyordu. Bununla beraber son karar, savaş bakanı Lord Kitchener’in di. O ise, ısrarla elinde birlik olmadığını söylüyordu, ama seçkin bir birlik olan ve İngiltere’de bulunan 29’ncu Tümen’e hiçbir görev verilmemişti. Nihayet Mart’ta Kitchener Çanakkalecilerin tarafına kayarak 29’ncu Tümenin Ege’ye sevk edileceğini, Çanakkale’de bulunan deniz piyadelerine Gelibolu Yarımadasının temizlenmesinde yardım edeceğini açıkladı. Bu haber Fransa cephesinde bulunan İngiliz generallerinin öylesine büyük tepkisine yol açtı ki, Mareşal sözünü geri alarak 18 Şubat’ta bu birliğin yerine o sırada Mısır’da bulunan Avustralya ve Yeni Zelanda tümenlerinin gideceğini bildirmek zorunda kaldı.

 

 

General Sir William Birdwood

Askeri durumu tetkik için Çanakkale’ye gönderilen General Sir William Birdwood, 5 Mart’ta Kitchener’a gönderdiği raporda, donanmanın tek başına Boğaz’dan geçemeyeceğine inandığını, kuvvetli bir ordunun karadan donanmayı desteklemesi gerektiğini bildiriyordu. Bu rapor Kitchener’in bütün tereddütlerini giderdi. 10 Mart da 29’ncu Tümenin Ege’ye gönderileceğini açıkladı. Ayrıca bir tümen de kendilerinin göndermeleri için Fransızları ikna edeceğini ilave ediyordu.

 

Böylece Mısır’daki Anzak Tümenleri ile birlikte 70 bin kişilik bir kolordu bu işe ayrılmış oluyordu. Birdwood’un raporuna rağmen, hala donanmanın tek başına Boğazı geçebileceğini düşünenleri vardı. Bu karışıklık içinde Kara kuvveti hazır olana kadar Donanmanın harekatını geri bırakılmasını, bu surette Kara ve Deniz Kuvvetlerinin müşterek harekata  başlamasının en iyisi olacağını hiç kimse aklına getiremiyordu. O sıralarda Londra’ya hakim olan bu kargaşalık ve belirsizliği, ne yapacağı belli olmayan sefer kuvvetleri’nin Komutanlığına yapılan atamadan anlamak mümkündür. Bu komutan, Kitchener’in Güney Afrika savaşlarından eski bir arkadaşı General Sir Ian Hamilton’du.

 

Bu savaş kimi zaman çıkartmalarla kimi zaman kanlı boğuşmalarla ama genelde siper savaşları dediğimiz psikolojik bir harekata da dönüşecektir. Kara savaşları 25 Nisan sabahı başlayıp 9 Ocağa kadar devam edecektir. Her iki tarafın toplam yarım milyona yakın zayiat verdiği, dünya tarihinde bir eşi olmayan bir savaş yaşanmıştır. 18 Marttaki mağlubiyete bizzat şahit olan Hamilton, yenilginin nedenini ve bundan sonra nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini konusunda fikirleri değişmiş ve donanmasının bu işi tek başına becerecek durumda olmadığı kanaatine varmıştı. İtilaf devletleri karadan yapılacak harekat için hazırlıklara vakit kaybetmeden başlamışlardı. Deniz Tümeni’ni taşıyan 14 nakliye gemisi, 27 Martta Mısır’ın Port Sait Limanı’nda toplanmış, ertesi gün de 29. Tümen ile Fransız kuvvetlerini taşıyan 50 kadar gemiden oluşan armada, İskenderiye’ye varmıştı. Mısırda hazırlıklar devam ederken 75.000 kişiyi bulan birliklerin nakli ancak 22 Nisana kadar tamamlanmıştır.

 

25 Nisan 1925 Kara Taarruzu

Limni Adası’nda günlerini tatbikat yaparak geçiren müttefiklerin harekat günü 23 Nisan olara belirlenmiş olsa da hava muhalefeti nedeniyle çıkartmayı 48 saatlik bir gecikmeyle 25 Nisan da yapmaya karar vermişlerdir. Seddülbahir’den Bolayır’a kadar şiddetli bombardımanla beraber 25 Nisan sabahı saat 05:00’te düşmanın birçok yerde çıkarmaya başladığı haberleri gelmeye başladı. Liman Paşa, düşüncesinde ısrar ederek, gelen raporları kurmayları ile değerlendirmemiş, hatta bu durumu memnuniyet verici olarak değerlendirmiştir. Liman Paşa, fikrinde ısrarı günün bütününde de sürmüş, Alman yaveri Prigge ile Bolayır kıyılarında akşama kadar çıkarma gösterisini izlemekle yetinmiştir. Seddülbahir’den gelen raporlar üzerine durumun kritik bir hal alması üzerine 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa asıl çıkartma yerleri hakkında Liman paşayı ikna etmeye gitmişti. Liman Paşa, Bolayır’da akşama kadar beklemeyi tercih etmiştir. Halbuki, düşmanı Seddülbahir’de karşılayan 9. Tümen Komutanı Sami Bey, alınacak son önlemleri belirterek, takviye beklemiştir.

 

 

Anzak Koyu, 25 Nisan 1915

Diğer yandan Arıburnu sırtlarından da düşmanın ilerlemesi, 9. Tümen’in 27. Alay’ını harekete geçirmesi ile durdurulmuş olmakla beraber durumunun kritikliği devam etmektedir. Arıburnu çıkartmasında General Birdwoord yönetiminde ki Anzak Kolordusu’na bu görev verildi. Ancak kolordunun hedefi Kabatepenin Kuzeyinde karaya çıkmak, sol tarafını emniyete alarak Maydos’a doğru doğu istikametinde yürümekti.

 

Anzak Kolordusu’nun gerçekleştireceği bu çıkarma, Avustralya ve Yeni Zelanda tarihi gibi Türk tarihi açısından da büyük öneme sahiptir. Zira Boğaz’ın kilit noktası, Kilitbahir platosunun muhafazası için önemli bir konuma sahip olan Kocaçimen ve Conkbayırı tepelerine hakim olma mücadelesi sahnelenecekti. Anzakların “Gun Ridge” adını verdikleri Kavaktepe, Conkbayırı, Kocaçimentepe hattını hızla ele geçirmek suretiyle ilk örtme kuvvetinin hemen arkasından karaya çıkacak ana kuvvetin, nispeten daha az arızalı araziyi aşarak Maltepe ve Maydos’a hızla ilerlemesi için yol açılmış olacaktı. Böylece Seddülbahir’deki Türk birliklerinin geri irtibatı tamamen kesilecekti.

 

Seddülbahir Cephesi

Seddülbahir Cephesi’ndeki İngiliz ve Fransız birliklerinin ilk hedefi Kitre Köyü ve hemen kuzeyindeki Alçıtepe olmuştur. bu hedeflerin ele geçirilmesi için ilk müttefik taarruzu olan Birinci Kitre Muharebesi, 28 Nisan 1915 sabahı başlamıştır. Taarruzun sol kanadındaki 2 İngiliz tugayı, sağ kanadında ise 5 Fransız taburu taarruza katılmıştır. Türk savunması İngiliz taarruzları karşısında tutunurken Fransız kesiminde yarılma noktasına gelmiştir. Cephe komutanı Albay Halil Sami Bey, hatların geri çekilmesi emri vermişken, iki bölüklük bir kuvvet, donanma topçusunun ateşinde bir gedik bularak hatları takviye etmiştir. Bunun üzerine geri çekilme emri derhal geri alınmıştır. Öğleden sonra Yarbay Sabri Bey, iki taburluk bir kuvvetle karşı taarruza geçerek müttefikler taarruz çıkış hatlarına geri çekilmişlerdir. Türk kayıpları 2.380, müttefik kayıpları ise 3.000’dir.

 

 

İstanbul’dan gelen Heyet-i Edebiyye,

Seddülbahir cephesinde siperlerde.

Müttefik kuvvetlerin ikinci taarruzu, 6 Mayıs 1915 sabahı başlayan İkinci Kitre Muharebesi’dir. 8 Mayıs’a kadar süren çatışmalarda Müttefik kuvvetlerin “bağlantı noktası”, en soldan taarruz edecek olan bir İngiliz tugayıdır. Bu tugay, ilk günkü taarruzunda yoğun bir ateşle karşılaşmış ve ilerleyememiştir. Taarruz hattı, en sol kenardan başlayan bu engelle, en sağa kadar durmak zorunda kalmıştır. Sol uç, ilerleyemeyince diğer birlikler de planlanan ileri harekata girişememişlerdir. Türk ateşinin en yoğun olduğu rapor edilen tepe, donanma ve sahildeki top bataryaları tarafından hallaç pamuğu gibi atıldığı halde, Türk tarafının ateş gücünde bir değişiklik olmamıştır. Balonlarla yapılan hava keşfi de Türk mevzilerinin yerini saptayamamıştır. İkinci gün merkez kesimden, üçüncü gün tekrar sol kanattan yapılan taarruzlar da aynı ateşle karşılaşarak durmuştur. Üç günlük muharebelerin sonunda müttefik kuvvetler, en fazla 500 metre ilerleme sağlayabilmişlerdi. Müttefik kaybı 6.500, Türk kaybı ise 2.000’dir.

 

Müttefik kuvvetlerinin üçüncü taarruzu, 4 Haziran 1915 tarihli Üçüncü Kitre Muharebesi’dir. Donanma topçusunun üç yönden, kara topçusunun ise cepheden geliştirdiği hazırlık ateşi ardından başlayan savaşta, Türk cephesinin sol kanadından taarruz eden Fransız birlikleri yer yer Türk siperlerine girmişlerdir. Yarbay Selahattin Adil siperlerine girmişlerdir. Yarbay Selahattin Adil komutasındaki 12. Tümen’in karşı taarruzuyla bir siperlerden çekilmişlerdir. Sağ kanatta ise İngiliz birlikleri Türk siperlerine girmiştir. İkinci Topçu Bataryası komutanı Teğmen Arif Tanyeri’nin, 150 askeriyle ileri çıkıp cepheyi tutmasıyla Türk hatlarının kırılması önlenmiştir. Türk cephesi, Kitre Köyü’ne bir kilometre mesafede sabitlenmiştir. İzleyen 5 Haziran günü Türk 9. Tümen’in saldırısı başarılı olmamış, akşam saatlerinde Arıburnu Cephesi’nden kaydırılan Yarbay Hasan Askeri komutasındaki П. Tümen’in taarruzu ise birkaç yüz metre ilerlemiştir. 6 Haziran günü ise küçük çaplı çatışmalara geçmiştir. Üçüncü Kitre Muharebesi’nde müttefik kayıpları 7.500, Türk kayıpları ise 4.500 yaralı, 4.500 şehittir.

 

Her üç taarruzun başarısız olması üzerine cephe komutanları, İngiliz komutanı H. Weston ve Fransız komutan Gouraund, tüm cephe hattında değil de, daha sınırlı bir hattan taarruzu gerekli görmüşlerdir. Böylece gerek piyade, gerekse de topçu unsurları daha dar bir cephede kuvvet merkezi (sikler merkezi) oluşturulacaktı. Planın ilk operasyonu, cephenin en sağ (doğu) bölgesi olan Kerevizdere’de uygulamaya konulmuştur. 18 Haziran’da başlayan topçu ateşi üç gün boyunca sürdürülmüştür. 21 Haziran günü Fransız birliklerinin taarruzuyla başlayan Birinci Kerevizdere Muharebesi’nde Fransız birlikleri, hedefleri olan tepeyi ele geçirmeyi başarmıştır. Muharebelerde Fransız kayıpları 2.500, Türk kayıpları ise 6.000 kişidir.

 

Bir sonraki Zığındere Harekatı, bu kez cephenin sol kanadında taarruzu öngörmektedir. Zığındere ile sahil arasındaki Zığın sırtı boyunca iç tugayla ve Zığındere’nin karşı yamaçlarından iki tugayla taarruz etmektedir. Zığın sırtı Albay Refet Bey’in komutasındaki 11. Tümen’in savunma bölgesidir. Zığındere ile Kanlıdere arasındaki bölge ise Albay Halil Bey’in 7. Tümen’i tarafından savunulmaktadır. Her iki tümen de tek tugaylıdır. Deniz ve kara topçusunun 26 Haziran’da başlayan bombardımanı üç gün sürmüştür. 28 Haziran’da iki saatlik hazırlık ateşi ardından başlayan taarruz, sağ kesimde Türk siperlerinin tümünde başarılı olmuştur. bombardıman sonrasında Türk ön hat siperlerinde sağ kalanların tümü yaralı subay ve erattır. 800 metre mesafedeki Kitre Köyü’ne yapılan ileri hareket, topçu ateşiyle durdurulmuş, hemen ardından Türk karşı taarruzları başlamıştır. Siperler 30 Haziran 1915 günü sabahına kadar birçok kez el değiştirmiş, sonunda İngilizlerde kalmıştır. Zığın sırtının kuzeyinden 1 Temmuz 1915 günü ilk kez yenilenen Türk taarruzu, yoğun topçu ateşi altında etkisiz kalmıştır. 5 Temmuz 1915 tarihinde Albay Hasan Basri Bey’in 5. Tümen’in Zığın sırtına ve Albay Nicola’nın komutasındaki 3. Tümen’inin Zığındere’nin doğu yamaçlarına giriştikleri taarruz ise sonuç alamamıştır.

 

Her iki kanattan yapılan taarruzların ardından bu kez cephenin merkez bölümünde taarruza geçilmiştir. Üç saat süren ve 60.000 top mermisinin kullanıldığı hazırlık ateşi ardından 12 Temmuz 1915 sabahı başlayan İkinci Kerevizdere Muharebesi iki gün sürmüştür. Hazırlık ateşi ardından başlayan İngiliz taarruzu, hiçbir savunmasının sağ kalmadığı ilk hat siperlerini almış, ikinci hat siperlerinde ise ağır kayba uğrayarak geri çekilmiştir. İkinci girişilen İngiliz taarruzu, Türk topçusunun ateşiyle geri çekilmiştir. Savaş sonunda cephenin en sol yanındaki birkaç siper parçası işgal edilebilmiş, sağ kesimde ise Fransız birlikleri Türk siperlerinde tutunmayı başarmıştır. iki günlük muharebelerin sonucunda müttefik kayıpları 5.800, Türk kayıpları ise 9.700’dür.

 

Bu muharebeler sonunda Sedülbahir Cephesi’nde Türk kuvvetlerini atarak ilerlemenin olanaksız olduğu ortaya çıkmıştı. Müttefik kuvvetler komutanı General Hamilton, takviye kuvvetlerle Suvla Koyu’nda bir çıkartma yapmayı planlamıştır. Bu çıkartma harekatının, Anzak Kolordusu komutanı General W. Birdwood’un önerdiği Sarı Bayır Harekatı ile aynı tarihte uygulamasına karar verilmiştir. Ayrıca Türk savunmasının dikkatini yarımadanın güney ucuna çekmek için Seddülbahir Cephesi’nde yanıltıcı bir taarruz planlanmıştı. Kitre Bağları Muharebesi olarak bilinen bu taarruz, 6 Ağustos sabahı İngiliz birliklerinin taarruzlarıyla başlamıştır. İngilizler, ilk hat siperlerine girmiş, ancak karşı taarruzla geri atılmışlardır. Taarruzun ikinci günü girişilen İngiliz taarruzları, Kitre Köyü’nün güney batısındaki bir bağ alanının bir bölümünde tutunabilmiştir. Sınırlı hedeflere yönelik, üstelik de bir yanıltma operasyonu olan İngiliz taarruzunun bu denli kayba rağmen başarısız olması üzerine General Sir Ian Hamilton, Seddülbahir Cephesi’nde hiçbir askeri harekata girişilmemesi emrini vermiştir.

 

Arıburnu Cephesi

 

Arıburnu Cephesi

Arıburnu Cephesi’nde 25 Nisan 1915 sabahı çıkartma yapılan Anzak Kolordusu örttü kuvvetleri, sahildeki Türk gözetleme postalarını atarak bir köprübaşı oluşturmuşlardır. Sahile çıkan örtü kuvveti, üç koldan sırtlara ilerlemiştir. Sırtlardaki Türk direnişi, ileri harekatı yer yer engelliyor, genel olarak geciktiriyordu ama sahil tehdit edecek bir harekat gösteremiyordu. Buna karşın sırtlarda yer yer süren çatışmalarda Anzak kayıpları artmakta, sahile yağan takviye talepleri karşısında çıkan tüm birlikler derhal ateş hattına gönderilmektedir, sahilde ihtiyat tutulamamaktadır. Anzak mevzilerine taarruza girişmiştir. Bu taarruzla Anzak birlikleri sırtın batı yamaçlarına çekilmişlerdir.

 

Ordu ihtiyatındaki 19. Tümen komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal çıkartma başladığı sıralarda 57. Alay ve bir topçu bataryasıyla Conk Bayırı’na hareket etmişti. Karargahta, 3. Kolordu Komutanı Esat Paşa’ya kararını anlatmıştır. Esat Paşa, bu kararı onaylamış, Albay Halil Sami Bey’in 27. Alay’ını da yarbayın komutası altına vermiştir. Esasen 19. Tümen, ordu ihtiyatıdır, ancak Mareşal Sanders’le halen temas kurulamamış olması nedeniyle Esat Paşa, kendi inisiyatifini kullanarak tümeni komutası altına almış ve Mustafa Kemal’in görüşü yönünde görevlendirmiştir.

 

Bu arada Kılıçbayır yönüne sevk edilen Avustralya birlikleri, bölgeye ulaşır olaşmaz muharebeye sürülmektedir. Çünkü Türklerin sırtlardan aşağı akıp cephe hattını kırmaları an meselesi olarak görünmektedir. 19. Tümen’e bağlı dört alayın bölgeye intikali ardından Türk Arıburnu Kuvvetleri Yarbay Mustafa Kemal Bey emriyle saat 15:30 dolaylarında yeniden bu kez toplu olarak taarruza geçmişlerdir. General Hamilton anılarında şöyle anlatır. “Gebe dağlar Türk doğurmaya devam ediyor. Bizim mevzilerimizin en yüksek ve en merkezi yerine birbirini kovalayan dalgalar halinde yükleniyorlardı.” Bu taarruzun sonucunda Kılıçbayır’ın iki yanından gelişen Türk taarruzları karşısında Kılıçbayır ve hemen güneybatısındaki Cesaret tepe kesin olarak Türklerin eline geçmiştir. Düztepe’nin alınması, Türk birliklerine Kılıçbayır üstünden Anzak sahiline geniş bir taarruz hattı açmıştı ama, Türklerin zaten ellerindeki az bir kuvvetle yaptıkları bu taarruzu sürdürecek kuvvetleri yoktur. Anzak cephesindeki bu gedik, savaş boyunca kalmıştır.

 

Harekatın ilk günüde karaya çıkartılan asker sayısı 15.000’dir. yaklaşık 2.000’i ölü olmak üzere kayıplar 3.500’dür. gece yarısına doğru Anzak Kolordusu Komutanı Birdwood, emrindeki her iki tümen komutanın da tahliyeden yana olduklarını, kendisinin de bu görüşü paylaştığını General Hamilton’a bildirmiştir. Anzak ordusu gün boyu süren çatışmalardan dolayı bitkindir, morali düşüktür, birlikler halen dağınıktır. Gün boyu süren Türk taarruzları, Anzak cephesinin kuzey batı kesimindeki sırtta (Kılıçbayır) bir gedik oluşturmuştur. Bu gedik Anzak çıkartma bölgesi için bir tehdit oluşturmaktaydı. Gece boyu takviye alan Trük kuvvetlerinin etkin biir topçu desteğiyle sabah girişecekleri bir karşı taarruza kesin gözüyle bakılmaktadır. Ordunun bu haliyle bu saldırıyı göğüsleyemeyeceğinden, sahilde imha edileceğinden korkulmaktadır. Amiral Thursby ise tahliyenin çok fazla kayba neden olacağını, pozisyonu korumanın daha iyi olacağı görüşündedir. General Hamilton, sahilde kalınarak birliklerin direnmeye devam etmesine karar vermiştir.

 

Takviye olarak bölgeye gönderilen İngiliz 9. Kolordusu’nun Suvla Koyu’na çıkartma yaptığı 5-6 Ağustos gecesi, bir Anzak tümeni gece yürüyüşüne geçmiştir. Hedefleri, Kocaçimen Tepesi-Besim Tepe-Conk Bayırı hattıdır. Sarı Bayır Harekatı olarak bilinen harekatta Anzak birlikleri sırtlara kadar yaklaşabilmiş ama sırtları alamamıştır. Muharebelerin yoğunluğu Conk Bayırı bölgesinde olmuş, Conk Bayırı Muharebesi 9 Ağustos 1915 tarihine kadar sürmüştür. Kurmay Albay Mustafa Kemal’in 10 Ağustos sabahı başlattığı taarruz ile Anzak kuvvetleri sırtlardan çekilmek zorunda kalmışlardır. Suvla Koyu’nda İngiliz Kolordusu’nun ikinci genel taarruzuyla aynı gün 21 Ağustos’da Anzak birliklerinin sonuçsuz Bomba Tepe taarruzu, Çanakkale Savaşı’nın son muharebesi olmuştur.

 

Anafartalar Cephesi

 

Anafartalar Cephesi

Her iki cephedeki kanlı çatışmalar ardından 1915 yılının Temmuz ayı sonlarında cepheler kilitlenmiş, çatışmalar mevzii harbine dönüşmüştü. Gelibolu Yarımadasında bir sonuç elde edebilmek için İngiliz General Sir Ian Hamilton, daha kuzeyde üçüncü bir cephe açmak gereği duymuştur. Burada amaç, sert direnme gösteren her iki cephedeki Türk kuvvetlerinin geri hattına çıkarak kuşatmaktır. Hamilton, üçüncü cepheyi küçük ve büyük Kemikli burunları arasındaki Suvla kumsalına, takviye olarak gelen İngiliz 9. Kolordusu’nu çıkartarak yapmıştır. 6 Ağustos 1915 tarihinde Suvla Koyu’na yapılan çıkartmayla Çanakkale Savaşı bu bölgeye kaymış, Arıburnu’ndaki Anzak kolordusu ile Suvla çıkartma kuvvetleri, dolayısıyla bu iki cephe birleşmiştir. Gelibolu Yarımadası’nın Müttefik kuvvetlerce tahliyesine kadar asıl çatışmalar bu bölgede olmuş, Seddülbahir Cephesi, kayda değer bir çatışmaya sahne olmamıştır. 5-6 Ağustos gecesi başlayan çıkartma gün boyu sürmüştür. Suvla Ovası’na hakim ilk kademe sırtlardaki üç Türk taburu, çıkartma birliklerinin ileri harekatını durdurmayı başarmıştır.

 

İngiliz 9. Kolordusu’nun genel bir taarruz için düzen alması, 8 Ağustos tarihin bulmuştur. Ertesi gün, 9 Ağustos 1915 günü şafakta iki İngiliz tümeni taarruz için ilerlemeye başladığı sırada Kurmay Albay Mustafa Kemal Bey’in de taarruzu başlamıştır. Türk taarruzu, önlerindeki İngiliz kollarını atarak ilerlemiş, öğleden hemen sonra İngiliz 9. Kolordusu komutanı General Stopford, ihtiyatta tuttuğu tümeni ateş hattına sürerek sahilde tutunmayı başarabilmiştir. Birinci Anafartalar Savaşı’nın hemen ertesi gün, 10 Ağustos 1915 sabahı Mustafa Kemal, Kocaçimen Tepesi-Conk Bayırı hattında yeni bir taarruz yapmıştır. Albay Ali Rıza Bey komutasındaki 8. Tümen ve 9. Tümen komutanı Albay Cemil Bey komutasındaki 9. Tümen’in taarruzuyla müttefik cephesi 500-1.000 metre geri atılmıştır.

 

Bu bölgedeki Türk taarruzunun başladığı saatlerde daha kuzeyde, İngiliz 53. Tümen’i Yusufçuk Tepe ve daha kuzeydeki Küçük Anafartalar Tepesi Yönünde taarruza geçmişti. Yoğun topçu ateşleri sürmüş olup iki Türk taburunun savunması, mevzileri korumayı başarmıştır. Son muharebeler sonunda Arıburnu Cephesi’nde Anzak kuvvetleri eski hatlarına çekilmiş, Anafartalar Cephesi’nde ise Suvla Ovası’nın sahil bandından kalmışlardı. Özellikle bu bölgede, hakim sırtlardaki Türk mevzilerinin ateşi altında kalmakta idiler. Müttefik kuvvetler üst komutanı General Sir Ian Hamilton, bu sırtların en azından kuzey kesimini oluşturan Tekketepe yükseltilerinin bir an önce ele geçirilmesinin gerekliliğini bilmektedir. Bu amaçlar sahile yeni çıkartılmış olan 54. Tümen ile bu sırtlara taarruz kararı vermiştir. Bu tümenin bir taburunca 12 Muharebesi olarak bilinen taarruz, Türk savunması önündeki ağır kayba uğrayarak geri çekilmiştir.

 

Bu taarruzun başarısızlığı üzerine General Hamilton, taarruzu daha kuzeye kaydırarak 12. Tümen’i sağ yandan çevirmeyi amaçlayan bir taarruz planlamıştır. Bu taarruz Kireçtepe ve Kireçtepe sırtlarının işgal edilmesini amaçlamaktadır. Böylece 12. Tümen kanat kırarak Tekketepe’den çekilmek zorunda kalacak, savaşarak alınamayan bu yükselti, İngiliz kuvvetlerinin eline düşecektir. Kireçtepe sırtları, Suvla Koyu’na çıkartma yapıldığı 6 Ağustos 1915 tarihinden itibaren Yüzbaşı Kadri Bey Komutasındaki Gelibolu Jandarma Taburu tarafından tutulmaktadır. Üç tugaydan oluşan İngiliz birlikleri 15 Ağustos 1915 günü taarruza geçmiştir. Ağır kayıplara yüzbaşı Kadri Bey’in ağır şekilde yaralanması da eklenince tabur geri çekilmiş, Kanlıtepe-Havantepe hattında yeniden mevzi almıştır. Akşam saatleri bölgeye ulaşan bir taburluk takviye ile karşı Türk kuvvetleri karşı taarruza geçmiştir. Çatışmalar gece boyu sürmüş, 16 Ağustos sabahı bölgeye gelen Mustafa Kemal, taarruzu kendisi yönetmiştir. Kısa süre sonra İngiliz birlikleri eski hatlarına geri çekilmişlerdir.

 

Aynı gün başarısız bulunan İngiliz 9. kolordusu komutanı General Stopford ve iki tabur komutanı, General Hamilton tarafından görevden alınmıştır. Hemen ardından Seddülbahir Cephesi’ndeki İngiliz 29. Tümeni Anafartalar Cephesi’ne aktarıldı. Mısır’da bulunan 5.000 kişilik bir tümen de aynı cepheye getirildi. Bu şekilde içerden ve dışardan takviye edilen Anafartala Cephesi’ndeki kuvvetlerle genel bir taarruz planlandı. Müttefik taarruzu, Ananfartalar grup Komutanı Kurmay Albay Mustafa Kemal’in sorumluluk bölgesinde 12. ve 7. Tümenlerin mevzilerine yönelmiştir.

 

İkinci Anafartalar Savaşı

Bu kuvvetler 21 Ağustos 1915 sabahı İsmailoğlu ve Yusufçuk Tepelerine genel bir taarruza geçtiler. Aynı anda Anzak Kolordusu’na bağlı bir tugay da Bomba Tepe’ye taarruz etmiştir. İsmailoğlu ve Yusufçuk Tepeleri’ne yönelik taarruz aynı gün, kesin bir başarısızlıkla son bulmuştur. Bomba Tepe’deki çatışmalar ise 29 Ağustos tarihine kadar sürmüş tepe, Türk savunmasının elinde kalmıştır. Bomba Tepe taarruzu, Çanakkale Savaşı’nın, tahliyeye kadar ufak çaplı çatışmalar yaşanmış olsa da, son muharebedir.

 

Müttefik Birliklerinin Tahliye Kararı

Müttefiklerin Gelibolu Seferi’ne eklenen yeni takviyelerle üçüncü bir cephe açılmasına karşın kara harekatı Müttefikler açısından bir sonuç getirmemiş, Osmanlı kuvvetlerinin direnci karşısında cepheler yeniden kilitlenmiştir. Bulgaristan’ın 14 Ekim 1915 tarihinde İttifak Devletlerine üzerinden bir demiryolu hattı 29 Ekim tarihinde işlemeye başlamıştır. Bu tarihten üç gün sonra General Ian Hamilton görevden alınarak yerine General Charles Monro atanmıştır. Monro cephede yaptığı incelemelerin ardından 3 Kasım 1915’de İngiliz Yüksek Savunma Konseyi’ne cephe hakkındaki görüşünü, “Gelibolu tahliye edilmelidir” şeklinde bildirmiştir. Bu kolay alınacak bir karar değildir. 6 Kasım 1915 günü İngiliz Savaş Bakanı Lord Kitchener’in kararı Seddülbahir Cephesi dışındaki diğer iki cephedeki askerlerin tahliye edilmesi yönündedir. Ertesi gün 16 Kasım’da Müttefiklerin Selanik Cephesi de General Monro’ya bağlanmıştır. General Birdwood, General Monro’ya bağlı olmak üzere Çanakkale Müttefik Kuvvetleri Komutanlığı’na atandı.

 

Kesin karar 7 Aralık 1915 tarihinde verilmiştir. Arıburnu ve Anafartalar Cepheleri’ndeki Müttefik kuvvetler tahliye edilerek Selanik Cephesi’ne kaydırılmış, Seddülbahir Cephesi’ndeki kuvvetler ise yerlerinde kalmışlardır. Bu cephedeki kuvvetlerin tahliyesine 27 Aralık 1915 tarihinde karar verilmiştir. Tahliye işlemleri 9 Ocak 1916 sabahı tamamlanmıştır. Böylece Gelibolu Muharebeleri Osmanlı kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır

 

Çanakkale Savaşı’ndaki Asker Kayıpları

1.Müttefik toplamı 44.072-97.037-141.109

 

2.Birleşik Krallık 21.255-52.230-73.485

 

3.Fransa Krallığı 10.000-17.000-27.000

 

4.Avustralya (1) 7.594-20.000-27.594

 

5.Yeni Zelanda (2) 2.701-4.546-7.247

 

6.Hindistan 1.358-3.421-4.779

 

Çanakkale Savaşı’nın sonuçları

 

Mustafa Kemal Çanakkale Savaşına

İngiltere ve Fransa ile Osmanlı ve Alman orduları arasında geçen ve iki taraftan toplam 500.000’den fazla insanın “kaybına” (ölüm, firar, esir, sakatlanma ve hastalıklar) neden olan savaşın ardından İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı’nı geçmemiş, İstanbul’u işgal edememiştir. Pek çok tarihçi, Rusya’da zorda kalan çarlık rejimi devrilmesinde ve 1. Dünya Savaşı 2 yıl uzamasından bu olayın önemli payı olduğu görüşündedir. Çanakkale Savaşı, müttefikleriyle Rusya’nın irtibatını önlemiş, bu arada Lenin ve yandaşları Bolşeviklerin Ekim devrimi ile Rusya savaş dışı kalmıştır. Bu durum ihtilal Rusyası ile müttefiklerin birbirinden ayırmıştır. Sovyet Rusya Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara hükümetine belirli ölçüde lojistik destek sağlamıştır.

 

Bu savaşlar, İngiliz ve Fransız kuvvetlerini Gelibolu Yarımadası’na bağlamış, Almanya ve müttefiklerinin yükleri hafiflemiştir. Savaşta, çok sayıda eğitilmiş insan kaybedilmesi nedeniyle Cumhuriyet Dönemi’nde eğitilmiş insan sıkıntısı çekilmiştir. Karşılıklı olarak çok büyük insan ve malzeme zayiatı verilmiştir. Mustafa Kemal bu savaşta Conkbayırı Anafartalar ve Arıburnu’nda görev yapmıştır. Çıkartmanın ilk günü Conkbayırı’ndaki müdahalesi ve savaşın son aşamalarında üstlendiği görevler, Mustafa Kemal’in askeri yeteneklerini ortaya çıkarmış, “Anafartalar Kahramanı” olarak tanınmasını sağlamıştır. Bu durum daha sonraları Mustafa Kemal’in milli liderliğini ortaya çıkarmıştır.

 

Stephen Hawking hayatını kaybetti

Stephen Hawking hayatını kaybetti

Stephen HawkingÜnlü İngiliz Profesör Hawking kimdir? İşte Stephen Hawking’in hayatı…

Ünlü İngiliz fizik profesörü Stephen Hawking kimdir? Fizikçi, teorisyen, evrenbilimci ve astrofizikçi Hawking 76 yaşında hayatını kaybetti. ALS hastası olan Hawking Einstein’dan sonra en çok tanınan ve sözüne itibar edilen bilim adamlarının başında geliyordu. İşte bilinmeyen 10 özelliği ile Hawking’İn kısa yaşam öyküsü…

Stephen Hawking

Ünlü İngiliz Profesör Hawking kimdir? İşte Stephen Hawking’in hayatı…

 

Stephen Hawking kimdir? sorusu günün en çok sorulan sorusu olmaya aday? Sebebi ise ünlü fizikçinin hayatını kaybetmesi. Ünlü İngiliz Profesör Hawking nerede doğdu? ALS teşhisi hangi yıl kondu? İşte ünlü İngiliz profesör hakkında merak edilen ve bilinmeyen 10 özellik…

Bilimsel araştırmaları 40’ın üzerinde dünya diline çevrilen Stephen Hawking, bilim çevrelerinde Albert Einstein’dan sonraki en büyük dahi olarak görülmektedir.

 

STEPHEN HAWKİNG KİMDİR?

İngiliz fizikçi, evrenbilimci, astronom, teorisyen ve yazar Prof. Dr. Stephen Hawking, 8 Ocak 1942 yılında doğdu. 8 yaşındayken Londra’dan 20 mil uzaktaki St Albans’a gitti. 11 yaşında St Albans okuluna kayıt oldu. Buradan mezun olduktan sonra babasının eski okulu Oxford Üniversitesi kolejine devam etti. Babasının tıpla ilgilenmesini istemesine karşın, o matematiği seviyordu. Fakat okulun matematik bölümü mevcut değildi. Bu yüzden onun yerine fizik öğrenimi görmeye başladı. Üç yıl sonra doğa bilimlerinde birinci sınıf onur madalyasıyla ödüllendirildi. Hawking daha sonra kozmoloji (evrenbilim) üzerine çalışmak üzere Cambridge’e gitti. O zamanlar Oxford’da evren bilimi üzerine çalışma yoktu. Cambridge’de danışman olarak Fred Hoyle’u istemesine karşın Dennis Sciama atanmıştı. Doktorasını aldıktan sonra ilk önce araştırma asistanı, daha sonra Gonville and Caius College’de profesör asistanı oldu.

 

STEPHEN HAWKİNG

 

1973’de Gökbilim Enstitüsünden ayrıldıktan sonra Stephen Hawking, Uygulamalı matematik ve Kuramsal fizik bölümüne geçti. 1979’dan sonra matematik bölümünde Lucasian matematik profesörü oldu. Bu profesörlük 1663 yılında üniversite parlamento üyesi olan Henry Lucas tarafından kurulmuştu. İlk olarak Isaac Barrow sonra 1669’da Isaac Newton’a verilmişti. Hawking, evrenin temel prensipleri üzerine çalıştı. Roger Penrose ile birlikte Einstein’ın Uzay ve Zamanı kapsayan Genel Görelilik Kuramının, Big Bang’le başlayıp karadeliklerle sonlandığını gösterdi.

Bu sonuç Kuantum mekaniği ile Genel Görelilik Kuramı’nın birleştirilmesi gerektiğini ortaya koyuyordu. Bu yirminci yüzyılın ikinci yarısının en büyük buluşlarından biriydi. Bu birleşmenin bir sonucu da karadeliklerin aslında tamamen kara olmadığını, fakat radyasyon yayıp buharlaştıklarını ve görünmez olduklarını ortaya koyuyordu. Diğer bir sonuç da evrenin bir sonu ve sınırı olduğuydu. Bu da evrenin başlangıcının tamamen bilimsel kurallar çercevesinde meydana geldiği anlamına geliyordu.

 

ALS’DEN SONRA

Stephen Hawking 1960’ların başında 21 yaşındayken tedavisi olmayan Amyotrofik lateral skleroz (ALS) hastalığına yakalandı. Motor nöronların zamanla yüzde seksenini öldürerek sinir sistemini felç eden; ancak beynin zihinsel faaliyetlerine dokunmayan bu hastalık, Hawking’i tekerlekli sandalyede yaşamaya mahkûm etti. Ünlü bilim insanı, 1985 yılından bu yana sesini de yitirmiş olduğu için, koltuğuna yerleştirilmiş, yazıları sese dönüştürebilen bilgisayarı sayesinde insanlarla iletişim kurabiliyordu.

 

Ünlü fizikçi en son 25 Kasım tarihinde Vatikan’da “Evrenin Kaynağı” başlıklı bir konferans vermiş ve Papa Francis ile görüşmüştü. 1942 yılında İngiltere’nin Oxford kentinde doğan Steven Hawking, kuantum fiziği ve kara delikler üzerine yaptığı çok kapsamlı çalışmalarla tanınıyordu.

 

İŞTE STEPHEN HAWKING’İN SİZİ HAYRETE DÜŞÜRECEK 10 ÖZELLİĞİ

 

1. Öğrencilik hayatı pek iyi başlamadı

Okul döneminde Hawking’in çok da başarılı biri değildi. 9 yaşındayken notları, sınıfın en kötü notları arasındaydı. Çabalayarak notlarını orta seviyeye çıkardı ancak, daha fazlası hiç olmadı.

 

2. O günlerde bile Einstein diyorlardı

Kötü notlarına rağmen takma adının “Einstein” olduğuna bakılırsa, çevresi onun geleceğin dahisi olduğunu anlamış gibi görünüyordu.İlerleyen yaşlarında, Oxford Üniveristesi burs sınavlarında yüksek puan alarak üniversitede okumaya başladı.

 

3. Biyolojiyi belirsiz buluyordu

Stephen Hawking küçük yaşlardan beri matematiği ve fiziği severdi. Hawking biyoloji ile ilgilenmezdi. Biyolojiyi “çok belirsiz, çok ezberli” bulduğunu söylemiştir.

 

4. Kürek takımındaydı

Fiziksel engellere yol açan hastalığının tanısı konmadan önce bile Hawking, çok iri biri değildi. Kürek takımında dümenci konumundaydı. Böyle iri olmayan kişiler, kürek takımında kürek çekmeyip yön ve hız verme amaçlı dümen pozisyonunda görev alıyordu.

 

5. ALS tanısı

Hawking 21’inde, yavaş yavaş sendeleme ve genel sakarlık belirtileri göstermeye başladı. Rahatsızlığı olduğunu anlamak için test yaptırmak üzere hastaneye gitti. Orada amyotrofik lateral skleroz (ALS) tanısı kondu. ALS, hastaların istemli kas kontrolünü kaybetmelerine neden olan nörolojik bir hastalıktır. Doktorlar ona büyük olasılıkla birkaç yıl ömrü kaldığını söylediler.

 

6. Kuramları ve kuantum mekaniği üzerine çalışmaları

Hawking’in en önemli başarılarında biri, 1983’te evrenin sınırlarının olmadığı kuramını ortaya atmasıdır. Hawking ve Hartle evrenin şekli ve doğasını anlamak amacıyla, kuantum mekaniği ve genel görelilik kavramlarını birleştirerek evrenin kapsanan bir varoluş olduğunu, ancak yine de sınırları olmadığını gösterdiler.

 

7. Uzaylıların varlığına inanırdı

2008 yılında NASA’nın 50. Yıldünümü kutlamasında Hawking konuşmacı olarak bu konudaki fikirlerini dile getirmiştir.

 

8. Geleceğimiz Uzayda

Hawking, küresel ısınma ve nükleer savaş yüzünden insan ırkının geleceğinin, eğer uzun bir gelecek olacaksa, uzayda olacağını belirtmiştir.

 

9. Yanıldığını söyleyecek kadar komplekssiz

2004 yılında Hawking kara deliklerle ilgili 1997’de girdiği bir iddiayı bilim insanı arkadaşlarının kazandığını ve kendisinin yanıldığını itiraf etti. Hawking, yanıldığını itiraf edebilecek kadar centilmen bir insandı, nitekim 2004 yılında yanıldığını itiraf etti.

 

10. Kitapları…

Hawking’in özgeçmişinde en beklenmedik özelliklerinde biri şüphesiz çocuk kitabı yazarı olmasıdır. 2007’de kızı Lucy ile birlikte “”Georgo’nun Evrene Açılan Gizli Anahtarı” kitabını yazdılar.Serinin ikinci kitabı 2009 yılında “Georgo’nun Kozmik Hazine Avı” adıyla yayınlandı.

 

Personelin Kadınlar Günü Kutlaması 2018

Personelin Kadınlar Günü Kutlaması 2018

Başkan Hasan Sezgin personelin kadınlar gününü kutladı


Başkan Hasan Sezgin A Blok yönetim ve Perpa Üst Kurul kadın çalışanlarının 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü Kutladı.

8 Mart Perpşembe günü kadın çalışanlar ve tek bayan yöneticimiz Gülüşah Uçar ile birlikte Koçi Restaurant’ta öğle yemeği yenildi.

 

Vergi Dairelerinin Perpa Ziyareti

Vergi Dairelerinin Perpa Ziyareti Mecidiyeköy Şişli

Vergi Dairelerinin Perpa Ziyareti

Vergi Dairelerinin Perpa Ziyareti

Vergi Dairelerinin Perpa Ziyareti

Vergi Daireleri Perpa’yı Ziyaret Etti

Mecidiyeköy ve Şişli Vergi Dairesi Müdürleri ile Muhasebe Meslek Grupları Yöneticiliğimizi ziyaret ettiler.

Mecidiyeköy Uygulama ve Denetim Müdürü Ayşe ÇITANAK, Şişli Vergi Dairesi Müdürü Kadir ARSLAN, Mecidiyeköy Vergi Dairesi Müdürü İsa YILDIZ, Perpa B Blok Yön.Kur. Üyesi Hacı DEMİR, YMM Mustafa SEZEN, SMMM Bayram ERAT, İSMMMO  Şişli Temsilci Yrd. Derya DOĞAN, İSMMMO Şişli Temsilci Yrd. Tomris COŞKUN, İSMMMO Şişli Temsilci Yrd. Yılmaz BEBEK,  Perpa Muhasebe Meslek Grup Sözcüsü Suna KARAHAN, Perpa Muhasebe Meslek Grup Sözcüsü Canan Can Erbaş , A Blok Yöneticiliğimizi ziyaret ettiller.

Kendilerini A Blok Başkanı Hasan SEZGİN  ile Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerimiz, Erol ERGEL, Dursun TEKİN, Fatih OĞUZ , Nazım ERDEMİR ve Genel Müdürümüz Serkan DÜZENLİ karşıladı.

Şişli Vergi Dairesi

PERPA HABERLERİ   

PERPA FAALİYETLER    

PERPA ANA SAYFA  

PERPA İLETİŞİM