Yazılar
Neden Yerel Tohum, Önemi, Besleyiciliği, GDO
Neden Yerel Tohum
Yerel Tohum üzerine Buğday Derneği’nin hazırladığı, kısa ama çarpıcı bir yazı
Yerel tohum çok önemli, çünkü…
Yerel tohumlar, bulundukları iklime, toprağa, coğrafyaya ait, binlerce yılda uyum sağlamış güçlü, farklı stres (tuzluluk, susuzluk, hastalıklar, böcekler, iklim değişiklikleri) ortamlarına dayanıklı ve daha besleyici tohumlarımız yerine tek tip hibrit ve GDO’lu tohumlara bağımlı kalmak, açlığa davet çıkarmaktır.
Yerel tohumları kaybettiğimizde, bir tarafta bu dirençli ve besleyici gen kaynaklarımızı yitiriyor, patentli sertifikalı tohumları yaygınlaştırıp tohum tekellerini zenginleştirip yerli tohumları tohum bankalarına hapsederken, diğer yanda gıda güvenliğimizi çokuluslu birkaç şirketin eline bırakıyoruz.
Yerel tohumları kaybettiğimizde, tohum kaynaklarımız birkaç şirketin tekeline geçerken tarım alanlarımızın da büyük kısmı bu tohumlarla ekildiğinden farklı ve çoklu strese dayanıklı olmayan ve o coğrafyaya ait olmayan türlerin olası bir kuraklık, hastalık ve böcek saldırısı karşısında yaşanacak kayıplar sebebiyle doğabilecek bir kıtlığa kucak açıyoruz.
Konu sadece gıdada bağımsızlık ve açlık ile de sınırlı değil. Hibrit ve laboratuvar ortamında üretilen GDO’lar doğadaki gen kaynağımız olan yerli/yabani ırklarla tozlanabiliyor, biyolojik çeşitliliği ve ekosistemi tehdit ediyor. 1996–2009 tarihleri arasında GDO’lu tohumlarla ilgili 57 ülkede 216 bulaşma vakası tespit edildi. İnsan sağlığı ve ekosistem/doğa üzerindeki olası etkileri uzun yıllara dayanan araştırmalar yapılmadan kullanıma sunulan GDO’lu tohumlarla dünyamız ve insanlık, rızası olmadan denek olarak kullanılıyor.
Finlandiyalı bilim insanlarınca Science and Society dergisinde yayınlanan araştırma sonuçları biyolojik çeşitliliğin azalması ile astım, alerjik hastalıklar, kanser çeşitleri ve hatta depresyon gibi hastalıklar arasındaki bağlantıya dikkat çekiyor.
Besin değerlerindeki erozyon
Çin’de 1949’da 10.000 buğday çeşidi varken, 1970’lerde sadece 1.000 adedi kalmıştır. (Norberg-Hodge, Goering, 2001) ABD’de lahana çeşitlerinin %95’i, mısır çeşitlerinin %91’i, bezelye çeşitlerinin %94’ü, domates çeşitlerinin %81’i kaybolmuştur. FAO’nun 150 ülke raporuna dayanarak yayınladığı çalışmaya göre son yüzyılda dünya biyolojik çeşitliliğinin yaklaşık %75’i kaybolmuştur. (FAO, 1996) Tayland’da 1990’da dört çeltik çeşidi ekiliş alanının yarısını kaplamıştı. Bir yıl sonra direnç kazanan bir kahverengi çekirge, biyoçeşitliliğini kaybetmiş Tayland pirinç alanlarını tahrip etmiş ve 400 milyon dolar değerindeki 2,5 milyon ton üretim kaybına neden olmuştur. (Douthwaite, 2002)
İngiltere’de yapılan bir araştırmada 1930’da ve 1980’de Tarım Bakanlığı’nın gerçekleştirdiği sebze ve meyvelerin mineral madde değerlerini içeren araştırmaların sonuçları karşılaştırılmıştır. Buna göre 50 yıllık bu sürede sebzelerde kalsiyum, magnezyum, bakır ve sodyumda, meyvelerde ise magnezyum, demir, bakır ve potasyumda önemli düzeylerde gerilemeler oluşmuştur. Sonuçlar bu düşüşlerin endüstriyel tarımın gelişmesinden veya çeşitlerin değişmesinden meydana gelebileceği şeklinde yorumlanmıştır. (Mayer, 1997)
ABD’de benzer tarzda yapılan bir araştırma ile 1950–1999 yılları arasındaki 50 yıllık süre içinde çoğu sebze olan 43 sebze ve meyvede 13 besin maddesinde besin değerlerindeki değişimler incelenmiştir. (Davis ve ark., 2004) Protein, kalsiyum, fosfor, demir, riboflavin ve askorbik asit düzeylerinde 1999’da 1950’ye göre düşmeler görülmüştür. Örneğin ıspanakta askorbik asitte (C vitamini) düşme oranı %52’dir. Soğanda ise bu düşme %28’dir. Demir oranındaki düşüşler soğanda %56, ıspanakta ise %10 olmuştur. Araştırmacılar bitkilerin besin içeriklerindeki değişimleri aradan geçen bu süre içinde çeşitlerdeki farklılık ile açıklamışlardır. Islah çalışmalarında verim artışı sağlanırken besin maddelerinde düşüş gerçekleşmektedir. Araştırmacılar brokoli, patates vb. birçok üründe değişik çeşitleri kullanarak aynı koşullar altında yapılan denemelerde antioksidanlarda görülen farklılıkların çeşitlerden kaynaklandığını belirtmişlerdir. Bu nedenle bugün organik tarım yapan üreticilerin endüstriyel çeşitleri kullanarak besleyici değeri yüksek ürünler elde edemeyeceklerini, eski çeşitlerin veya besin içeriği açısından geliştirilecek yeni çeşitlerin kullanılması gerekeceğini de eklemektedirler.
Kaynak: http://www.bugday.org/portal/haber_detay.php?hid=5847
Çok yakında atıklarda geri dönüşüm devrimi geliyor
Geri dönüşüm devrimi
Son yıllarda atıklarda geri dönüşüm devrimi yaşanıyor. Bilim insanları, plastik, naylon gibi petrol türevli atıkların geri dönüşümü konusunda ilginç yöntemler geliştiriyorlar. Bazı ülkeler ülkedeki çöpün neredeyse tamamını geri dönüştürmeye başlamışlar.
Japonya’da yıllar önce bir bakterinin PET malzemeleri yiyerek beslendiği keşfedildi. Bu keşif üzerine çalışan bilim insanları tüm plastik atıkları yok edebilecek bir enzim üzerinde çalışma yürütüyorlar. Okyanuslara dökülen petrolün bazı bakteriler tarafından tüketildiği anlaşıldı.
Tüm bu gelişmeler olumlu görünsede çalışmaların endüstriyel düzeyde uygulamasına henüz çok uzağız. Bu konuda İsveçin başardığı atıkların % 95’e varan oranda atıkların geri dönümü proje ve uygulamaları dikkat çekiyor.
Önümüzdeki 10 yıl içinde petrol türevli plastik atıklara bir çözüm bulunmaz ise okyanuslardaki canlılığın hızlıca yok olacağı düşünülüyor. Bu durumda İsveç’in uyguladığı geri dönüşüm projelerini dikkatle incelemek gerekiyor.
Konu ile ilgili çeşitli kaynaklardan derlediğimiz bilgileri bir dosyada toparladık.
Geri dönüşüm devrimi
Plastiği çözen enzim geliştirildi
Yaşasın Ideonella sakaiensis
Bilim insanları, doğada çözünmeyen ve kirliliğe yol açan plastikleri çözebilecek bir enzim geliştirdi.
Plastik şişelerde kullanılan PET’lerin doğada çözünmesi yüzlerce yıl sürebiliyor. Fakat PETase adlı enzim sayesinde plastikleri birkaç gün içinde çözündürmek mümkün olabilir.
Bu plastik geri dönüşümünde bir devrim yaratarak plastiklerin daha verimli bir şekilde yeniden kullanılmasını sağlayabilir.
Japonya’da bir çöplükte keşfedilen enzim, doğada da PET “yiyen” bir bakteri tarafından salgılanıyor. Ideonella sakaiensis adlı bakteri, plastik yiyerek ürettiği enerjiyle hayatta kalıyor.
Araştırmacılar bu türü liman kenti Sakai’de bir plastik geri dönüşüm tesisinde 2016 yılında bulmuştu.
Sahildeki plastik şişeler
Araştırmada yer alan Prof. John McGeehan, plastiğin yalnızca 50 yıldır doğada büyük miktarlarda var olduğuna dikkat çekerken bu sürenin bir bakterinin evrim geçirmesi için kısa bir süre olduğunu söyledi.
PET’lerin dahil olduğu plastik grubu olan polyesterler doğada da oluşuyor.
Portsmouth Üniversitesi’nden Prof. McGeehan bu polyesterlerin bitki yapraklarını koruduğunu, bakterilerin de milyonlarca yıldır bunları yemek için evrimleştiğini, fakat bu polyesterlerden PET yemeye geçmelerinin beklenmedik bir hızda yaşandığını belirtti.
Bilim insanları PETase enziminin nasıl çalıştığını çözdükten sonra küçük eklemelerle bu enzimi daha verimli hale getirdi.
PETase molekülü
Araştırmacılar PETase’nin detaylı modeli üzerinde nasıl geliştirmeler yapabileceklerini bulmaya çalışıyor
Bu durum, PETase’nin evriminin tamamlanmadığını, 50 yıllık kısa süre içinde bu kadar evrimleşebildiğini gösteriyor.
Araştırmacılar enzimi PET’e alternatif olarak geliştirilen bitki tabanlı PEF plastiğinde denediğinde bir sürprizle daha karşılaştı: PETase, PEF’leri daha başarılı bir şekilde çözüyordu.
Prof. McGeehan, mevcut geri dönüşüm tesislerinde polyesterlerin her geri dönüşümde kalitelerinin düştüğünü, bir süre sonra kullanılamaz hale geldiğini fakat PETase’nin plastiği temel yapı taşlarına ayrıştırarak daha iyi bir geri dönüşüm sağlayacağını söyledi.
Enzimin endüstriyel seviyede üretilmesi içinse en az birkaç yıla ihtiyaç var. Bunun için PET’i daha hızlı çözebilen bir hale getirilmesi gerekiyor.
“Portsmoth Üniversitesi’nde yürütülen araştırmada doktora öğrencileri ve hatta lisans öğrencileri de yer alıyor.
Laboratuvarlarını ziyaret ettiğimde, duydukları heyecanın bulaşıcı olduğunu fark ettim.
PET’i geliştirmek zeka isteyen bir mühendislikti ve şimdi onu tekrardan çözmenin yolunu bulmuş olmaktan ötürü çok mutlular. Plastik kirliliği tehdidiyle büyüyen bu insanlar bu sorunu çözmek için büyük motivasyona sahip.
Fakat bu enzimi gerçek hayatta kullanılır hale getirmek için de büyük çaba gerekecek.
Bu enzimi ucuz bir şekilde üretebilmek aşılması gereken engellerden biri, diğeri ise bunu endüstriyel seviyede kullanabilmek.
Bu “hızlandırılmış bilimin” bir örneği. Bir bakteri türü yalnızca birkaç on yıl içinde plastik yiyerek hayatta kalacak şekilde evrimleşti. PET’leri çözen enzimi ise yeni keşfedildi.
Şimdi elimizde bu enzimin bilim insanları tarafından daha da geliştirilmiş hali var. Plastik kirliliği kriziyle mücadelede bunun gibi bir gelişme hayati öneme sahip.”
David Shukman, Bilim Editörü
Petrol yiyen bakteriler okyanusları kurtarabilir mi?
ALCANIVORAX BORKUMEMSIS
Petrol ve petrol ürünlerinin çevreye zararları saymakla bitmiyor. Çoğunlukla kazalar sonucu yaşanan petrol sızıntılarıyla mücadele için, bilim insanları yeni yöntemler üzerinde çalışıyor. Petrol yiyen bakteri türleri üzerinde çalışan araştırmacılar, bu mikro-organizmaların okyanusları temizleyebileceğini söylüyor.
Petrol yiyen bakteriler okyanusları temizleyebilir mi?
Kanada’nın Quebec Üniversitesi araştırmacıları petrol yiyen bakteriler üzerinde yıllardır yapılan araştırmaların parlak sonuçlar verdiğini açıkladı.
Dünya okyanuslarının bazı bölgelerinde yaşanan petrol sızıntılarının kendi kendine yok olduğunu gören araştırmacılar “Alcanivorax borkumemsis” adlı bakterinin petrol ve doğalgaz bileşenlerini tükettiğini söylüyorlar.
10 yıldır bu mikro organizmalarla çalışan Kanadalı araştırmacılar bakterinin salgıladığı enzimleri petrol sızıntısına maruz kalmış toprak örneklerine uyguladı.
Bakterilerin ham petrolün yanı sıra benzen ve tolüen gibi petrol türevlerini de temizleyebildiği ortaya çıktı.
Uzmanlar bakterilerin, petrol sızıntılarının yanı sıra petrokimya tesislerindeki atıkları temizlemek için kullanılabileceğini söylüyor.
Petrol yiyen bakterilerin doğal yaşama herhangi bir zararı olmadığı ifade ediliyor. Dünyanın farklı bölgelerindeki araştırmacılar, bu bakterilerin büyük ölçekte kullanılabilmesi için çalışıyor.
Geri dönüşüm devrimi
İsveç’in çöpte geri dönüşüm devrimi!
İsveç’in hedefi 2020 yılına kadar sıfır atıklı bir ülke olmak. Bugün ülkedeki evsel atıkların yüzde 99’undan fazlası bir şekilde geri dönüştürülüyor.
ÇEVRE bilinci ve atık yönetimi söz konusu olduğunda, İsveç dünyanın en ileri ülkelerinden biri olarak öne çıkıyor. Ülke neredeyse tüm atıklarını geri dönüştürüyor ve bu süreçte elektrik ve ısı üretiyor. İsveç’in atıklarının yaklaşık yarısı elektrik, bölgesel ısıtma ve uzaktan soğutma için enerjiye çevriliyor.
Hatta Norveç gibi komşu ülkeler İsveç’e para ödeyerek çöp satıyor. Böylece yakma işlemini daha ucuza İsveç’te yaptırarak, ortaya çıkan metal küllerini de geri alıyor. İsveç’in bu “çöp devrimi” başarısını İstanbul’da bir araya geldiğimiz İsveç Başkonsolosu Therese Hyden anlattı. Hyden, geri dönüşüm devriminin evlerden başladığını anlatarak şunları söyledi:
Çöpte devrim formülü“2020’ye kadar sıfır atık hedefleyen bir vizyon ortaya koyduk, bunun arkasında elbette bir strateji ve plan var. Geri dönüşüm doğal olarak gelen bir şey değil. Düzenlemenin, iletişimin, yatırımların ve atıkların geri dönüşüme gönderilmesini sağlayan sistemlerin bulunmasının sonucu. Sıfır atık, artık toplum olarak bizden hiçbir atık veya çöpün çıkmayacağı anlamına gelmiyor. Tam tersine eğilim olarak daha fazla tüketiyoruz ve hala daha fazla atık üretiyoruz.
Elbette bu başlı başına bir sorun ve insanoğlu olarak ürettiğimiz atık miktarını azaltmayı düşünmemiz gerekiyor. Ama diğer önemli şey ürettiğimiz atıklarla nasıl başa çıkılacağıdır. Bunu yapmanın birkaç yolu var: Biri geri dönüşüm, diğeri de atıkları enerji gibi başka amaçlar için kullanmak. Yani çöpten enerji üretimi.”
Çöp bedava
Hyden, 3 tonluk çöpten elde edilen enerjinin 1 ton akaryakıttan sağlanacak enerjiyle eşdeğer olduğunu belirterek, “Çöpten enerji üretimi ve geri dönüşüm stratejimizde önemli rol oynadı. Çöp her daim var ve bedava. Bu nedenle çöpünüzü değerlendirmek aslında bir yatırım” diyor.
Hyden, İsveç’in çöpü enerjiye çevirirken bir anlamda çöpü altına çevirmiş olduğunu belirterek, “Evet, nüfus olarak çok kalabalık değiliz, 10 milyon kişiyiz. Ancak hane halkları arasında evsel atıklarımızın yüzde 99’unu geri dönüştürüyoruz” diyor. İsveç’in yolculuğunun bireylerden başladığını vurgulayan Hyden, ‘Çöp Devrimi’nin formülünü şu sözlerle anlatıyor:
“Evden başlayarak çöpleri ayrıştırıyorsunuz, bunu belediyenin sağladığı altyapıyı kullanarak yapabiliyorsunuz. Yaşadığınız yerde her zaman bir çöp toplama noktası oluyor. Dışarıdaki çöp kutuları sadece bir tane değil; teneke kutular, kağıt, evsel atık, cam ve plastik için evinizin hemen önünde ayrı çöp kutularına sahip oluyorsunuz. Zaten çöpler burada ayrılıyor.
Tabii bu sistemi bir gecede kurmadık. ‘Çöpümüze dikkat etmek için zaman harcıyoruz, bu başka birinin işi değil mi’ şeklindeki algıyı kırdık. Bunun da arkasında eskiden beri gelen doğaya erişim geleneği ile çöp ve atık yönetimindeki erken mevzuat ve düzenlemeler var.
İsveç’te açık havaya erişim hakkı diye bir hak var. Yani İsveç’te herhangi bir doğaya, ormana girme hakkınız vardır ve burada gidip bir piknik veya istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz ancak geçerli olan birkaç kural vardır. Bu kurallardan biri, arkanızda çöp bırakmamanızdır. Orada ürettiğiniz çöpleri yanınıza alırsınız, böylece doğada hiçbir iz bırakmamış olursunuz. Bu yüzyıllık bir şey, hala sahip olduğumuz bir gelenek ve şimdi de anayasamızın bir parçası.
Ve bugün, bir parkta çöp attığınız zaman, polisin size gelip para cezası verebileceğine dair yasalarımız var. Ancak, sadece yasalara sahip olmak çözüm değil. Biraz da davranış, zihniyet, tavır ve geleneklerle ilgili… Bu, diğer insanlara bakan bir çocuk olarak öğrendiğiniz bir şeydir, kendi ailenizdeki, kendi toplumunuzdaki sosyal normlardır. Çöpünüzü doğaya değil de çöp kutusuna atmanızı söyleyen bir sosyal norm varsa, o zaman siz de böyle davranırsınız.”
Teşvik edin
ÇÖP toplamadan geri dönüşüme uzanan sistemin sadece sosyal normlar değil, teşviklere de dayandığını belirten Hyden, “İnsanların geri dönüşüm yapmasını nasıl sağlarsınız? Bunun bir yöntemi geri dönüştürürken karşılığında bir şey almak. Örneğin İsveç’te uzun süredir her türlü plastik ve metal kutuları iade ettiğinizde depozito alabiliyorsunuz.
Bu geri dönüşüm makinelerini İsveç’te herhangi bir gıda dükkanında bulabilirsiniz. Şişelerinizi makineye koyuyorsunuz, karşılığında bir fiş alıyorsunuz ve bunu kasada ödeme yapmak için veya paraya çevirmek için kullanabiliyorsunuz. Hiçbir yerde ortalıkta atılı şişe veya teneke göremezsiniz çünkü birisi bunu toplar ve gidip parasını alır” diyor.
Türkiye’nin çöp potansiyeli
ÇÖPTEN enerji üretmek için Türkiye’de iyi bir potansiyel olduğunu söyleyen Hyden, “Türkiye artan nüfusa, yüksek tüketime sahip. Her yerde çok miktarda ambalaj, plastik kullanımı var. Bu da toplanması gereken önemli bir atık ve çöp kaynağı olduğunu gösteriyor. Elbette bu zaten toplanıyor. Geliştirilmesi gereken ise geri dönüşüm ve atıktan enerji için altyapı.
Türkiye ve İsveç bu alanda işbirliği yapabilir. Geri dönüşümden, hem ısı hem de elektrik sağlayabilirsiniz. Bir şekilde zaten bu çöpten kurtulmanız lazım. Çöp yakmak da tamamen temiz değil, bu nedenle öncelikle mümkün olduğunca tekrar kullanabilmek önem taşıyor. Ama tekrar kullanamayacağınız şeyleri bu sisteme gönderebiliyorsunuz” diyor.
Türkiye’de belediyelerden bunu yapmak için büyük talep olduğunu kaydeden Hyden, “Biz kuzeyde küçük bir ülkeyiz, hayatta kalmak için adapte olmanız gerekiyor. Bu da bu tür değişiklikleri bir tehdit olarak değil, bir fırsat olarak görmemize yardımcı oldu” diyor.
Kaynaklar:
NTV BBC Hürriyet
Bulgaristan Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov Perpa’da
Bulgaristan Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov Perpa’yı Ziyaret Etti. Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin ve Yönetim Kurulu tarafından Perpa’ya davet edilen Karanikolov, Perpa girişinde Başkan Hasan Sezgin, A ve B Blok Yönetim Kurulu üyeleri, Persiad yönetimi ve iş adamları tarafından karşılandı.
Bulgaristan Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov Perpa’yı Ziyaret Etti
Bulgaristan Ekonomi Bakanı Emil Karanikolov Perpa’yı Ziyaret Etti. Perpa A Blok Başkanı Hasan Sezgin ve Yönetim Kurulu tarafından Perpa’ya davet edilen Karanikolov, Perpa girişinde Başkan Hasan Sezgin, A ve B Blok Yönetim Kurulu üyeleri, Persiad yönetimi ve iş adamları tarafından karşılandı.
Karanikolov ve Bulgaristan Türkiye Ticari Konsolosu Toşko Tomov, Bulgaristan Ticaret Ajansı yetkilileri, ticari heyeti kısa bir Perpa turundan sonra Perpa A Blok yönetiminde ağırlandı. Karanikolov ziyaretine Perpalılar tarafından yoğun ilgi gösterildi.
Başkan Hasan Sezgin,
”Perpa Ticaret Merkezi A Blok Kat Malikleri Yöneticiliği olarak, sizleri ağırlamaktan onur duyuyoruz, hoş geldiniz.
Perpa Ticaret Merkezi; Türkiye’nin metropolü İstanbul’un en önemli noktalarından birinde, 108.526 m2’ lik alanda yer almakta ve 4655 iş yerini içinde barındırmaktadır. Ortalama 50 ilin ticaret kapasitesine sahip olan Perpa, global dünya ticaretiyle bütünleşen bir ticaret merkezidir.
Türkiye ve Bulgaristan arasındaki bağ çok uzun bir tarihsel geçmiş ve ortak coğrafyaya dayanmaktadır. Günümüz küresel ticaretinde coğrafi yakınlık ve komşuluk ilişkileri, ticaret ve yatırım ilişkilerinin temel belirleyicileridir.
Ülkelerimiz arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve yalnızca teoride kalmasına izin vermeden pratiğe geçmesine zemin oluşturmak için çaba sarf ediyoruz.
Perpa Ticaret Merkezi’nde birçok sektörde hizmet veren, alanında öncü firmaların merkezleri ve şubeleri yer almaktadır. Bu çeşitlilik ziyaretçilere piyasa araştırması yapma imkânı verirken, aradıkları ürünü bulmalarında da kolaylık sağlamaktadır.
Daha önce Başkonsolosluk ve Ticari Konsolosluk düzeyindeki görüşmelerimizde dile getirdiğimiz; “Bulgar ve Türk tacirleri Perpa Ticaret Merkezi’ nde bir araya getirme isteğimiz”, bu çerçevede düşünerek hayata geçirmek istediğimiz ve bu anlamda önemli bir adım olarak gördüğümüz bir projedir. Ancak söz konusu etkinliğin DEİK tarafından başka bir mecraya kaydırılmış olmasından da üzüntü duyduğumuzu belirtmek isterim.
Ziyaretinizin, Bulgaristan ile Türkiye arasındaki mevcut ticari ilişkiler hacminin arttırılmasına, ortak yatırım olanaklarının araştırılması ve geliştirilmesine katkı sağlaması temennisiyle sizlere teşekkür ediyorum, yeniden hoş geldiniz.” dedi.
Ekonomi Bakanı, Emil Karanikolov, Komşumuz Türkiye ile ticareti yeterli görmediklerini, bunun geliştirilmesi gerektiğini belirterek, ”İki gündür, ekonomi bakanlıkları düzeyinde temaslar kurduk, Perpa’da bulunmaktan dolayı mutluyuz” dedi.
Karanikolov, ”En kısa süre içinde Bulgar ve Perpalı iş adamlarını Perpa Ticaret merkezi’nde buluşturarak, ticari hacmimizin artması için çaba harcayacağız” dedi.
Daha sonra toplantıya katılan iş adamları kendilerini ve yaptıklar işleri tanıttılar. İş adamlarının önemli bir kesimi Bulgaristan ile ticaret apma, hatta orada üretim yapma isteklerini vurguladılar.
Toplantı sonrası Kanal Ekonomi stüdyosuna geçen Karanikolov, Türkiye ve Bulgaristan’nın ticari ilişkileri üzerine bir demeç verdi.
Bulgaristan ile halen yapmakta olduğunuz bir ticaretiniz varsa ya da, gelecekte ticaret yapmayı düşünüyorsanız konu ile ilgili yöneticiliğimize müracaat edebilirsiniz.
BULGARİSTAN
GSYİH ( Milyon $ ) 55.954 (2017, IMF tahmini)
KBGSYİH ( $ ) 7.924 (2017, IMF tahmini)
Büyüme Oranı ( % ) 3.6% (2017, IMF tahmini)
Nüfus 7.061.000 (2017, IMF tahmini)
Yüzölçümü ( km² ) 111.002
Başkent Sofya
Coğrafi Konum
Karadeniz kıyısında yer alan Bulgaristan, Güneydoğu Avrupa’da Türkiye ile Romanya arasında yer almaktadır. Bulgaristan yaklaşık olarak 110.879 km2’lik bir alana sahiptir. Kıyı şeridi 354 km. olup, komşuları Yunanistan, Makedonya, Romanya, Sırbistan ve Türkiye’dir. Bulgaristan’da karasal iklim hakimdir. Rila, Pirin, Stara Planina ve Rodopi ülkenin önemli dağları olup, Rila 2,925 m. yüksekliği ile ülkenin en yüksek dağıdır. Ayrıca Bulgaristan ve Balkanların en yüksek tepesi olarak bilinen Musalla Tepesi bu dağ üzerinde bulunmaktadır. Ülkenin en önemli ırmağı Tuna olup; diğer önemli akarsuları Meriç, İskır, Tunca, Yantra ve Struma’dır. Tuna Nehri üzerinde yer alan Srebarna Gölü Silistra Kasabasının 16 km. batısında yer almaktadır. Srebarna Gölü 100’den fazla kuş türünü barındıran önemli bir doğal yaşam alanıdır.
Nüfus ve İstihdam
2014 yılı sonu itibariyle Bulgaristan’ın nüfusu 3.502.015’i erkek ve 3.700.183’ü kadın olmak üzere 7.202.198 kişidir. Şehirlerde nüfusun % 73,1’i, kırsal bölgelerde ise % 26,9’u yaşamaktadır. Bulgaristan’ın nüfusu yaşlı bir nüfustur. En yoğun yaş aralığı 25-69 yaş aralığıdır. Buna karşılık nüfus içerisinde 0-19 yaş aralığının yoğunluğu düşüktür.
Doğal Kaynaklar ve Enerji
Bulgaristan, gayri safi enerji tüketiminin % 61,3’ünü ülke içerisindeki enerji üretiminden sağlamaktadır. Ham petrol ve doğal gaz ithalatında Rusya’ya tam bir bağımlılık söz konusudur. Eurostat metodolojisine göre nükleer enerji yerel kaynak sayılsa da Bulgaristan nükleer yakıtını da Rusya’dan ithal etmektedir. Dolayısıyla, enerji konusunda Rusya’ya büyük bir bağımlılık söz konusudur. Diğer taraftan, Bulgaristan’ın enerji koridorlarının üzerinde bulunması, AB üyesi olarak enerji etkinliği ve çevre konularında bir çok hukuksal yükümlülüğü yerine getirme gerekleri ülkenin enerji jeopolitiğinde etkin rol almasını gerektirmektedir.
Temel Sosyal Göstergeler
Resmi Adı | Bulgaristan Cumhuriyeti (Republic Of Bulgaria) |
Nüfus | 7,6 milyon (2011) |
Dil | Bulgarca |
Din | %76 Ortodoks, %10 Müslüman, Diğer Hristiyan %2 |
Yüz ölçümü | 111.002 km2 |
Başkent (nüfus) | Sofya (1,292 milyon) |
Başlıca Kentler (nüfus) | Filibe (716 bin), Varna (462 bin), Burgas (424 bin), Stara Zagora (371 bin), Blagoevgrad (341 bin), Pleven (312 bin), Pazarcık (311 bin) |
Yönetim Şekli | Parlamenter Demokrasi |
Cumhurbaşkanı | Rosan Plevneliev |
Başbakan | Boiko Borisov |
Para Birimi | Leva (Lv) |
Üyesi Olduğu Uluslararası Kuruluşlar
ACCT (Association of Community College Trustees), AG (Avustralya Grubu), BIS (Uluslararası İmar Bankası), BSEC (Karadeniz Ekonomik İş Birliği), CE (Avrupa Konseyi), CEI (Orta Avrupa Girişimi), CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi), EAPC (Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi), EBRD (Avrupa Yatırım ve Kalkınma Bankası), EIB (Avrupa Yatırım Bankası), EU (Avrupa Birliği), FAO (Tarım ve Gıda Örgütü), IAEA (Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı), IBRD (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası), ICAO (Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü), ICC (Milletlerarası Ticaret Odası), ICCT (The International Council on Clean Transportation), ICRM (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Hareketi), IFC (Uluslararası Finansman Kurumu), IFRCS (Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay Toplulukları Federasyonu), ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü), IMF (Uluslararası Para Fonu), IMO (Uluslararası Denizcilik Örgütü), IMSO (International Mobile Satellite Organizaton), Interpol, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi), IOM (Uluslararası Göçmen Teşkilatı), IPU (Parlementolar Arası Birlik), ISO (Uluslararası Standartlar Örgütü), ITSO (International Telecommunication Satellite Organization) , ITU (Uluslararası Haberleşme Birliği), ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), MIGA (Çok Taraflı Yatırım Garanti Ajansı), NATO (Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü), NSG (Nuclear Suppliers Group), OAS (Amerika Devletleri Teşkilatı) (gözlemci), OPCW (Kimyasal Silahları Yasaklama Organizasyonu), OSCE (Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Örgütü), PCA (Daimi Hakemlik Mahkemesi), SECI (Güney Doğu Avrupa İşbirliği Teşebbüsü), UN (Birleşmiş Milletler), UNCTAD (Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim-Bilim ve Kültür Örgütü), UNIDO (Birleşmiş Milletler Endüstriyel Kalkınma Örgütü), UNMIL (Birleşmiş Milletler Liberya Geçici Yönetimi), UNMIS (Birleşmiş Milletler Sudan Geçici Yönetimi), UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü), UPU (Dünya Posta Birliği), WCL (Dünya Emek Konfederasyonu), WCO (Dünya Gümrük Örgütü), WEU (Batı Avrupa Konseyi) (ortak üye), WFTU (Dünya İşçi Sendikaları Federasyonu), WHO (Dünya Sağlılk Örgütü), WIPO (Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı), WMO (Dünya Meteoroloji Örgütü), WTO (Dünya Ticaret Örgütü), ZC (Zangger Komitesi).
Temel Ekonomik Göstergeler
2013a | 2014a | 2015a | 2016a | 2017b | 2018c | |
GSYİH (milyar dolar, cari fiyatlarla) | 56 | 57 | 50 | 53 | 58 | 64 |
Reel Büyüme Oranı (%) | 0.9 | 1.3 | 3.6 | 3.9 | 3.7 | 3.4 |
Kişi Başına GSYİH ($, PPP) | 16.702 | 17.460 | 18.250 | 19.498 | 20.734 | 22.059 |
Özel Tüketim Harcamaları (% reel değişiklik) | -2.5 | 2.7 | 4.5 | 3.5 | 4.5 | 3.6 |
Kamu Harcamaları (% reel değişiklik) | 0.6 | 0.1 | 1.4 | 2.2 | 2.9 | 1.0 |
Gayrisafi Sabit Yatırımlar (% reel değişiklik) | 0.3 | 3.4 | 2.7 | -6.6 | 3.5 | 6.0 |
İşsizlik Oranı (%, ort.) | 11.3 | 11.2 | 10.1 | 8.7 | 7.3 | 6.9 |
Enflasyon Oranı (%, yıl sonu) | -1.6 | -0.9 | -0.3 | 0.1 | 2.1 | 2.3 |
Kredi Faiz Oranı (%, ort.) | 9.1 | 8.3 | 7.5 | 6.4 | 5.6 | 6.3 |
Leva:€ (yıl sonu) | 1.96 | 1.96 | 1.96 | 1.96 | 1.96 | 1.96 |
İhracat (fob, milyar dolar) | 28 | 28 | 24 | 25 | 28 | 31 |
İthalat (fob, milyar dolar) | -32 | -32 | -27 | -27 | -30 | -34 |
Bütçe Açığı (% GSYİH) | -1.8 | -3.6 | -2.8 | 1.6 | -1.4 | -0.7 |
Kamu Borçları (% GSYİH) | 17.0 | 27 | 26 | 29 | 28 | 27 |